Prof. Dr. Önder Ergönül Çin’de ortaya çıkan Koranavirüs salgını ile ilgili merak edilenleri Siyasi Haber’e anlattı. Ergönül: “Deniyor ki aşı yetişebilir mi? Aşı yetişemez. Yetişmesi mümkün değil. Üretimi en az alt aydan önce olamaz. Sonrasında kişiler aşılansa bile aşının tutması için zaman gerekir” dedi.
SiyasiHaber
Çin’in Wuhan kentinde yeni bir virüs ortaya çıktı. Virüse Çin’in dışındaki ülkelerde de rastlanmaya başladı. Ölü sayısı da hızla yükseliyor. İlk kez Aralık ayında görülen koronavirüs nedeniyle ölenlerin sayısı 31 Ocak tarihi itibarıyla 213, bugün itibarıyla bu sayı 400’ü geçmiş durumda. Vaka sayısının da 40 bini geçtiği ifade ediliyor. Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü koronavirüs hakkında ‘Uluslararası Kamu Sağlı Acil Durumu’ ilan etti .
Koronavirüs üzerine Koç Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül ile konuştuk.
Hocam merhabalar. İlk olarak bize koronavirüs salgınının hangi aşamasındayız? Bir küresel grip salgınından, bir pandemiden söz edebilir miyiz ve Türkiye’de karşılaşılan bir olgu var mı?
Şimdi aslında henüz pandemi denilemese de birçok ülkede gözüktü, toplam 24 ülkede gözüktü, Çin dışında. Bugün itibariyle, 1 Şubat 2020 itibariyle toplam vaka sayısı 12 bin, ölüm sayısı 256, yüzde 2-2,5’luk bir ölümle seyreden bir hastalık, solunumla oluşan bir virüs. Koronavirüsleri aslında daha önce de vardı, bizde de vardı açıkçası ama bu kadar öldürücü bir sonuçla bitmiyordu koronavirüsler, çok hafif bir griple seyrediyordu. Biz koronavirüsleri geçmişte, 2003’teki SARS, 2012’deki MERS salgınlarıyla tanıyoruz. Birincisi SARS, ciddi solunum yolları hastalığı ismiyle anıldı Türkçeye çevirirsek. MERS de Ortadoğu solunum yolu hastalığı olarak bilindi 2012 yılında. 2003’deki SARS’daki ölüm oranı yüzde 10 iken, 9 bin vaka ile sınırlı kalmıştı, MERS’de ise bu ölüm oranı yüzde 35’e çıkmıştı, yani üç kişiden birisi ölüyordu. Şimdi ise yüzde 2 gibi, onlara göre, kendi grubuna göre düşük bir ölüm oranı var ama vaka sayısı daha fazla, en fazla, hızlı yayılıyor. Yani bu virüsün, koronavirüsün, virüs ailesindeki özelliği daha az öldürücü olmakla birlikte daha hızlı yayılması, önceki salgınlara göre. Ama daha az öldürücü derken örneğin klasik grip, bizde görülen İnfluencia A, en sık bu aylarda görüyün, buradaki ölüm oranının yaklaşık 10 katı ölüm oranı söz konusu. Çok daha ciddi seyrediyor diyebiliriz. Çin’in bütün eyaletlerine hemen hemen yayıldı. En çok da çıktığı yer itibariyle Wuhan kentinde, daha sonra diğer illere de oldukça geniş olarak yayıldı ve Çin’den başka ülkelere giden kişiler, hastalar nedeniyle de yayılımı devam ediyor. Buradaki yayılımda en önemli özellik, kuluçka sırasında bile yayılıyor. Uzunca bir kulukça süresi var. Diğer virüslere göre karşılaştırdığımızda, diğer griplerin kulukça süresi, yani mikrobu aldıktan hastalığı yayıncaya kadar zaman bir iki gün iken, burada 12 güne kadar uzayabiliyor. Bu, şu demek, kişi Çin’den virüs almış olabilir, hasta olmayabilir, başka bir yere gitmiştir, başka bir şehre gelmiştir, en çok Almanya’da bu başımıza geldi, birden hasta olabilir. Bu 12 günlük süreyi başka bir yerde ortaya çıkarabilir. Bu kontrolü zorlaştırıyor. Önceki süreçte de kontrolü zorlaştırmasındaki en önemli neden, faktör olarak ortaya çıkıyor.
Koronavirüsüyle ilgili neler biliyoruz, neler bilmiyoruz, bir grip türü anladığımız kadarıyla, biraz önce saydınız ama diğer grip türlerinden temel farkları neler?
En çok dediğim, bu üç tür. Yani SARS, MERS ve en son bu, korona 2019 diye geçiyor bu tür şu anda. Bunlar daha öldürücüler. Eski, diğer tiplere göre, daha öldürücüler. Ölüm oranı yüksek, semptomları, belirtileri, bulguları anlamında farkı ayırt edemezsiniz. Yüksek ateşle seyreder, yayın halsizlik, kırgınlık yapar. Kas ağrıları, daha az miktarda ishal, bulantı, kusmaya neden olabilir. Bu açıdan diğer virüslere, diğer influencialara göre oldukça benzer, bunu ayırt etmek hemen hemen mümkün değil. Sağlık çalışanlarını çok ürkütmüştür, örneğin SARS, çok daha yakın temas etmektedir, ama yaygınlık anlamında, bulaşıcılık anlamında, bulaşıcılığı yüksektir. Örneğin ortalama olarak 3 kişiye bulaşabilir, enfekte olmuş bir kişiden 3 kişiye, ortalama. Oysa klasik grip, şu an Türkiye’de yaygın olan grip, 1.3, 1.5 kişiye en fazla ortalama olarak bulaşabilir. Yani özetlersek, yaygın, öldürücülüğü daha fazla, klasik gribe göre.
Evet Hocam, bu virüsün ortaya çıkmasına ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Hayvanlarla ilişkisi nedir? Bir mutasyondan söz edilebilir mi?
Şimdi bu virüsün özellikleri, yarasalarda bulunan koronavirüsle yüzde 96 oranında benzerlik gösteriyor genetik bilimi açısından ve bize kaynağına işaret ediyor. Bunu anlamak artık şöyle mümkün olabiliyor, yani başka yerde bulduğumuz virüsle genetik özellikler itibariyle benzeşme oranı bize nereden kaynaklandığını gösterebiliyor, yarasa kaynaklı olduğu kesin ama yarasadan da başka hayvanlara geçtiği açık. Ama ilk başlarda deniz ürünleri mahsulü satan bir mağazadan, bir marketten ortaya çıktığı ifade edilmişti. Fakat bunu çürüten bazı başka yaklaşımlar da oldu. Yani o market dışında da hasta olan insanlar olduğu saptandı. Henüz kaynağı çok açıktır diyemeyiz. Yani deniz ürünü satan marketten olabileceği gibi, onun dışındaki yerlerden de olabilir. Sonuç olarak, yarasayı net olarak söyleyebiliyoruz ama etrafta dolaşan yılandı, öteki beriki olarak bilmiyoruz aslında.
Peki şu aşamada nasıl bir tedavi ya da korunma yöntemi uygulanabiliyor? Bir aşısı yok sanırım şu anda. Bunun için çalışma yapılacak. Normal grip aşısı, bir grip türü olmasına rağmen koruyamıyor tabi ki. Bunun nedeni nedir?
Normal grip aşısı ya da grip için uyguladığımız özel tedavi, ilaç burada etkili değil, hiçbir etkisi yok. Bu hastalığa özel bir ilaç yok, aşı da yok, hiçbir şey yok. Nasıl korunuluyor? Bir kere insanların hepsi ölmüyor, bu karıştırılıyor, bir kere bunu düzeltmek lazım, herkes sanıyor ki, hasta olanlar, koronavirüs olanlar hemen ölüyor, halbuki yüzde 2 ölüyorsa, yüzde 98 de yaşıyor. Kim ölüyor daha çok? 65 yaşın üzerinde olanlar, kronik hastalığı olanlar, kronik hastalıktan kastımız akciğer, kalp, kanser gibi hastalıkları olanlar, şeker hastalığı olanlar, bunlar daha çok kaybediliyorlar bu süreçte. Ve nasıl kurtarılabilir? Bu virüsü alan hastaların hastaneye yatmaları şart.
Çok özür dilerim hocam, ölenler kategorisine, sosyal ve ekonomik açıdan dezavantajları olan grupları da dahil edebilir miyiz?
Mutlaka… Sonuçta, örneğin burada doktora ulaşmak… Hastaneye ulaşmak… Dediğiniz alt sınıflarda olan kesimlerin doktora, hastaneye ulaşmasının nispeten zor olduğu yerlerde, tabi zor oluyor, çünkü hastalık ağırlaştığı zaman hastalık bulaşanların hastaneye yatması, hastanede yoğun bakıma yatmaları gerekiyor. Çok ileri derecede güzel, yetkin yoğun bakımlar her hastanede olmayabiliyor örneğin. Burada yoğun bakım desteği çok önemli, hastalar kurtuluyorsa, risk grubunda olanlar kurtuluyorsa, bunlar çok ciddi anlamda, eksikliklerinin giderilmesiyle yani solunum sıkıntısı varsa solunum desteğiyle, gerekirse ileri cihazlara bağlanmaları gerekiyor bir süreliğine, o süreci atlatırlarsa yaşayacaklar belki, böyle bir süreç. Sıvı verilmesi veya başka eksik minerallerin, moleküllerin sabitlenmesiyle yaşayabilecekler belki. Dolayısıyla o kişilerin iyi bakımlarının yapılması çok, çok önemli. Bu destekle kurtulan hastalar var. EBOLA mesela, hiç alakası yok griple ama, kanamayla seyreden bir diğer hastalık, yine virüs nedeniyle oluyor. Afrika’da ölüm oranı yüzde 90 iken, nakledilen hastalar ölmediler, örneğin Amerikalı hekimler. Özel bir ilaç olmamasına rağmen. Çok ciddi bir yoğun bakım desteği verilmesiyle ölmediler. Bir süreyi atlatabilirseniz bu süreçte, yaşayabilirsiniz, yaşama imkanınız var. Dolayısıyla önemli, evet yoğun bakım desteği.
Sözünüzü bölmüştüm, aşıyla ilgili değerlendirmeler yapıyordunuz…
Aşı, deniyor ki aşı yetişebilir mi? Aşı yetişemez. Yetişmesi mümkün değil. Şu anki salgına nasıl yetişsin aşı. Üretimi zaten en az altı aydan önce olamaz. Sonrasında kişiler aşılansa bile aşının tutması için zaman gerekir, bu salgın birkaç hafta sonra sönümlenecek, yavaşlayacaktır. Şu anki duruma yetişemez. Şu an aşı, ilaç çalışmaları var, bu doğru, ancak bir sonraki büyük salgına yararlı olabilir, olursa, başka ülkelerde yararlı olabilir.
Virüsten korunmak için kamunun ve bireylerin alacağı önlemler neler, bunları nasıl tanımlayabiliriz?
Burada, Çin’den gelen hastalar için sınırlandırma gerekir. Sınırlandırma basit gibi gelebilir ama hiç de basit değildir. Oldukça zor bir süreç aslında. Bir hasta geldi Çin’den diyelim, şüpheli, o şüpheli hastanın bir kere saptanması, doktora gittiği zaman o kişinin hastaneye yatırılması, izlenmesi, izolasyona alınması, yani karantina dediğimiz sürecin çok iyi uygulanması, bu kişiye tanı konulup, eğer enfeksiyon varsa ayırt edilmesi, eğer değilse hemen, bir an evvel topluma bırakılması süreci çok önemli. Henüz bu süreci layıkıyla yapamayabiliriz çünkü, örneğin tanı testi imkanları çok önemli, örneğin bizim ülkemizde şu anda sadece Ankara’da yapılacağını biliyoruz. Bu zaman alacaktır, yani en az iki üç gün sürecektir, oysa hemen bölgede belirlenmiş hastanelerde tanı çok hızlı konulabilse – birkaç saatte konulabilinir- o zaman çok daha etkin bir sınırlama, izolasyon yapabiliriz.
Hocam sizin koronavirüsle ilgili dikkat çekmek istediğiniz, altını çizmek istediğiniz noktalar varsa, onları alayım son olarak.
Bir kere çok fazla sayıda, her zaman olur, yine var, komplo teorileri var ortada, şuradan bu çıktı, buradan bu çıktı, bir takım biyo-terörizm ajanı olarak ileri sürüldü, böyle bunu söyleyen bir takım profesörler de var. Bunlara itibar etmemek gerekiyor. Bunu söyleyeyim. Herhangi bir salgın, son 30 yıldır, 40 yıldır ortaya çıkan salgınlar hakkında hep bunlar söylenmiştir, HIV dahil. Bunların hiçbiri kanıtlanmamıştır bugüne kadar. Bunlar böyle laf diye söylenir, kahvehane sohbeti gibidir açıkçası. Bilimin sesine kulak vermek zorundayız. Burada bilim, bilgi güçtür. Bilim üreten, bilgiye sahip olan toplumların çok daha iyi baş ettiğini görüyoruz. Çin’in de bu yönde ilerlediğini görmüş olduk. Çin burada bir atılım yaptı sağlık konusunda. Bunu izleyebiliyoruz. Evvelki salgınlarda daha çok Amerika, İngiltere gibi ülkeler, oraya yardım yapar, adeta bir iyilik gösterisi şeklinde, bir güç gösterisidir bu elbette. Ortalıkta silah yoktur, asker yoktur, şu yoktur bu yoktur ama bilginin gücünün gösterisidir Batı’dan Doğu’ya bu. Ama şimdi Çin ayakları üzerinde duruyor büyük ölçüde. Ve bundan sonraki salgılarda belki de hiçbir ihtiyacının olmayacağının işaretlerini veriyor. O açıdan, bilim tarihi açısından da bir dönem noktasıdır. Umarız bizim ülkemizde de bu şekilde, Çin kadar başarılı olabilecek bir yaklaşım gerçekleşebilir.
Son olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün almış olduğu karar, “Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu” ilan etmiş olması ne anlama geliyor, izah edebilir misiniz?
Dünya Sağlık Örgütü’nün bu kararı alması, dikkat ederseniz akabinde hemen Çin’e olan seyahati kısıtladı. Ticari kısıtlamaya gerek yok gerçekten ama o kararın önemli maddesi zorunlu olmadıkça Çin’e gidilmemesi idi. Bu yönden bir kısıtlamaya gidildi. Bu kararı almak kolay değildir. Bütün veriler saptandıktan sonra alındı, hatta Dünya Sağlık Örgütü çok geç kaldı diye uyaranlar da vardı ama bana göre çok da geç kalmadı, gayet uygun bir sürede alındı. Bundan daha sıkı, bundan daha erken olamazdı. Salgının doğası gereği böyledir ve insanoğlu fena bir mücadele vermiyor aslında bu çerçevede. Dünya Sağlık Örgütü’nün aldığı kararla iş her açıdan, her yönden daha da sıkı olmak durumunda kaldı, tanının erken konulması sürecini hızlandırdı Dünya Sağlık Örgütü, bu kararıyla bu konuda yapılacak olan aşı, ilaç çalışmalarını hızlandırmış oldu, her ne kadar bu salgına yetişmese de, buna dikkat çekmiş oldu ve sonuçta Dünya Sağlık Örgütü’nü dünyanın sağlık bakanlığı gibi algılayalım, tüm hükümetlerin, dünyanın tüm ülkelerindeki hükümetlerin dikkatini çekmiş oldu ve bu konuda ilgi, destek ve yatırım yapılmasını kamçılayan bir karar almış oldu.