“Eskişehir’de başlayan yangında 19 orman çalışanı, 5 AKUT mensubu toplam 24 kişi yangının içerisinde kaldı. 14’ü tedavi altına alınırken, 5 orman çalışanı ve 5 AKUT çalışanı hayatını kaybetti”
“Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali şantiyesinde kötü çalışma koşullarına ve 3 aydır ödenmeyen maaşlarına karşı şirket ofislerine yürümek isteyen inşaat işçileri jandarmanın gaz bombalı, coplu, tomalı saldırısına uğradılar… Patronun ücret gaspına ses çıkarmayan devlet kurumları işçi hakkını isteyince jandarma ve polisiyle işçiye saldırıyor.”[i]
Nasıl? İktidar iyice zıvanadan çıktı mı dediniz?
Peki siz, “İktidar ayrı devlet ayrı” mı dediniz?
Sol görünümlü utangaç milliyetçilerin en bilindik argümanıdır bu: “Devletimiz iyidir, şu AKP olmasa” veya “Devletimiz iyidir, şu emperyalistlerin oyunu olmasa.”
Boş laflar bunlar, geçiniz.
AKP’nin, seleflerinden devraldığı kötülük mührünü emekçiye ve muhalife daha da hayasızca vurduğunu söylüyorsanız, işte o zaman sizi anlarım. Unutmayın, iktidar devletin ayrılmaz bir organıdır ve devletin tüm organları sermayenin hizmetindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kapitalist bir devlettir; dolayısıyla işçi düşmanıdır. Tabii özellikle son 20 yıldır tüm yetki; yasama-yürütme (MHP’nin desteğiyle/suç ortaklığıyla) AKP’de olduğu için, hatta “yargı” da AKP’liler tarafından kuşatıldığı için tüm bu yaşananlardan AKP sorumludur.
Ama bu -derin veya değil- sermaye devletinin/sermaye sınıfının masum olduğu anlamına gelmiyor.
İşçiler için “hava çok sıcak” uyarısı yok!
Sahi, havalar çok ısındı, birçok kent için “11.00-16.00 arası sokağa çıkmayın” uyarısı var değil mi? Ama işçiler dışarı çıkıyor, işe gidiyor, çalışıyor, üretiyor, hizmet sunuyor… Tıpkı pandemi zamanında olduğu gibi. İş cinayetlerinde hayatlarını kaybedenler, sakat kalanlar patronlar veya patron yanlısı kalemşorlar değil, her zaman işçiler oluyor. Güncel bir örnek vereyim:
DİSK/Enerji-Sen İstanbul Şube Başkanı Olcay Karabulut, İSPER’de toplu sözleşme yetkisini aldıktan sonraki süreçte 150’ye yakın işçinin iş yoğunluğundaki artışa bağlı olarak yaşadığı sağlık sorunları ve sakatlanmalardan dolayı iş göremez hale geldiğini ifade etti. Karabulut, İSKİ ve İGDAŞ yönetimlerine seslenerek “İşinizi İSPER’e taşere edip sorumluluktan kaçamazsınız” dedi.[ii]
Bir örnek de kadim kentim Antakya’dan vereyim:
Antakya’dan bir inşaat işçisi yazdı: Ben Antakya’nın Defne ilçesindeki Gürtaş İnşaat Şirketinde 3 aydır çalışıyorum. Şantiyede 1000 kişi çalışıyoruz. 20 banyo var, 4 kullanılabilir tuvalet. Sabah 5’te sıraya giriyoruz ancak 8’de tuvalete girebiliyoruz. Daha sonra zaten mesai başlamış oluyor.
Su kesintilerinden kaynaklı ciddi hijyen sıkıntı yaşıyoruz. Uyuz hastalığından dolayı çalışamadığımız oluyor. Yaklaşık 14 yaşında olan 40’tan fazla çocuk işçi çalıştırılmakta. Sigortalar da sürekli kesintili yatırılıyor. Bin kişi olmasına rağmen revir yok.
Bugün (14 Temmuz) şantiyede beton mikserinin altında kalan İranlı bir işçi ağır yaralanmıştı. Hastaneye kaldırılan işçinin vefat ettiği söylendi. Fakat İranlı bir işçi olduğu için duyulmadı ilgilenen de olmadı.
Güvenlik konusunda da ciddi zafiyet var. Kavga olunca işçileri ancak işçiler ayırabiliyor. Güvenlik birimleri sadece kapıda durup hırsızlık meselesiyle ilgileniyorlar.
Kantin sorunu da yaşanıyor. Fırsatçılık yapıp normal fiyatların yüzde 40 fazlasına satıyorlar. Maaşımız bu harcamalarla bitiyor zaten. İçtiğimiz çayın suyu çamurlu.
İnşaat işçisi değil resmen köleyiz. [iii]
Yangınla mücadele eden orman işçileri: Kölelik ücretiyle ölümle dans!
Ya her gün hayatlarını tehlikeye atan orman işçileri? Onlar hangi koşullarda çalışıyor?
Bu konuya başlamadan önce, dün yangın söndürme mücadelesi verirken hayatını kaybeden 5 orman işçisi ile 5 AKUT gönüllüsünü saygıyla anıyor, yakınlarına ve işçi sınıfına başsağlığı diliyorum.
3 Temmuz 2025’te, yani sadece 20 gün önce, Orman İş Sendikası Genel Başkanı Birol Gök, Evrensel gazetesinden Vural Nasuhbeyoğlu’na bu acı gerçekleri şöyle anlatmıştı:
“Az personel, 24 saat kesintisiz çalışma, günde sadece 53.39 lira”
“Personel eksik, kadrolu çalışan sayısı yetersiz. Bu da yangına müdahalede önemli olan sahada çalışan sayısını azaltıyor. İnsanca çalışma koşulları ve yangına etkili müdahale için ikili vardiya sistemi olmalı”
“Elimde 15 yıllık kadrolu işçinin bordrosu var. Onun aldığı ücret de 35 bin bandında. İktidarın teklif ettiği zam da yüzde 17. Yapılan işin zorluğu ve geçim koşulları düşünüldüğünde çok düşük rakamlar”
Orman işçilerinin koşullarına dair diğer veriler ve uyarılar ise şöyleydi:
Altı işçinin olması gereken yerde bir veya iki işçi işi üstlenmek zorunda kalıyor. Bu da iş kazalarına davetiye çıkarıyor. Tarım Orman İş Sendikasının verilerine göre 2020’de meydana gelen 4 bin 200 iş kazasında 2 bin 200 orman işçisi uzuv kaybı yaşadı.”[iv]
Umut -Sen’in açıklamasıyla bitiriyorum diyeceklerimi:
Bu sabah Eskişehir Seyitgazi’de çıkan yangına müdahale çalışmalarında 11 orman işçisi hayatını kaybetti. Çok üzgünüz. yüzde 95’i maden ruhsat alanı olarak belirlenen Seyitgazi ilçesinde kaybettiğimiz canlarımızın, canlılarımızın ve ağaçlarımızın katillerini tanıyoruz!
Dipnotlar:
[i] https://sendika.org/2025/07/odenmeyen-maaslari-icin-eylem-yapan-akkuyu-nukleer-guc-santrali-iscilerine-jandarma-saldirdi-730127
[ii] https://sendika.org/2025/07/enerji-iscileri-artan-isyukune-karsi-igdas-genel-mudurlugu-onunde-calisirken-sakatlanmak-istemiyoruz-730052
[iii] Devrimci Yapı, İnşaat Ve Yol İşçileri Sendikası
[iv] Evrensel, 3 Temmuz 2025