2 Ağustos 1980’de Beşiktaş’ta Kemal Türkler’in öldürülmesiyle ilgili bildiri dağıtırken gözaltına alınan ve 1. şubede işkenceyle katledilen İTÜ Metalürji Fakültesi’nde öğrenci Faruk Tuna’nın abisi Tarık Tuna kardeşinin katledilişinin 41. yılında onu anlattı.
2 Ağustos 1980’de Beşiktaş’ta Kemal Türkler’in öldürülmesiyle ilgili bildiri dağıtırken gözaltına alınan ve 1. şubede işkenceyle katledilen İTÜ Metalürji Fakültesi’nde öğrenci Faruk Tuna’nın abisi Tarık Tuna kardeşinin katledilişinin 41. yılında kardeşini Uğur Yıldız’a anlattı.
Faruk Tuna 15 Ağustos 1960 yılında İstanbul Bulgar hastanesinde doğdu, yaşamının ilk 8 yılı Nişantaşı’nda geçti. İlkokula Nişantaşı Nilüfer Hatun ilk okulunda başladı,okula alışması uzun sürdü çünkü oynamayı çok seviyordu. 1968 yılında Etiler’e taşındık ve Hasan Ali Yüce ilkokulunu bitirdi, daha sonra Levent Lisesi ortaokuluna devam etti. Çocukluk dönemimiz çok keyifli geçti, imkanlar çok iyiydi, çok yeşil bir çocukluk yaşadık, her yer yemyeşil, ağaç bitki ve çeşitli hayvan doluydu, Faruk’un da bir köpeği vardı, adı Tora’ydı bir efsaneydi, daha sonra yetişkinlikte köpeği olan birçok arkadaşımızın Tora isimli bir köpeği olmuştur, buna oğlumuz Faruk Deniz Tuna da dahil. Ailemiz tipik CHP’li, laikliğe özel önem atfeden sosyal demokrat bir aileydi, annemin o dönem kaçak olan Denizlerin, Mahirlerin bizim evimize kaçması için dua ettiğine çok şahit olduk, onları tavan aramızda saklayıp onlara bakacaktı. Denizler idam edildiğinde babam ikimizi de karşısına alıp onların şerefli birer devrimci olduğunu ve bir gün heykellerinin dikileceğini söylediği anı hiç unutmam.
İGD ile tanışma
Bu duygular ile liseyi bitirdik, Faruk okula geç ısınmıştı ama iyi ısınmıştı, parlak bir öğrenciydi, arkadaşları ve öğretmenlerinin çok sevdiği bir delikanlıydı. Liseden mezun olduğu yıl İTÜ Maçka Maden Metalürji bölümünü kazandı o dönem bizim İGD ile tanıştığımız yıllardı, doğal olarak okulunda İGD’li dostların safında yerini aldı. Okulunda ve okul dışında İGD’nin tüm eylemlerinde hep ön saflardaydı, her sabah evden çıkarken öpüşüp vedalaşırdık,bir daha görüşemeyebiliriz diye.
2 Ağustos 1980 günü yine öpüşüp vedalaştık, Kemal Türkler öldürüleli yaklaşık on gün olmuştu ve bizim acımız çok büyüktü çünkü en önemli liderimizi faşistler pusuya düşürüp öldürmüşlerdi. Hepimiz alanlarda protesto eylemleri yapıyorduk ve bu eylemlerın çoğu korsan mitinglerdi(Devlet Kemal Türkler’i anmamızı engelliyordu, bu yüzden çoğu eylemi korsan olarak gerçekleştiriyorduk.)
“Yargıtay da bu cinayetin suç ortağı oldu”
Faruk bu eylemlerden biri olan Beşiktaş Çarşı’da korsan eylemde polis tarafından gözaltına alınıp, 1.şubeye götürüldü. Yanında bir kadın arkadaşımız da vardı. 3 Ağustosta Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin acilinde işkenceye uğramış bir şekilde bulduk, bitkisel haldeydi ve beş gün yaşayabildi, tüm çabalara rağmen 8 Ağustos’ta hayatını kaybetti, öldüğünde 20 yaşına bir hafta kalmıştı.
Ölümünde o dönem İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ve Uğur Gür denen faşist polislerin parmağı vardır. Daha sonra sayın Erdal Atabek’in üstün çabalarıyla yapılan işkence bir rapor olarak yayımlandı. Davamız tam 30 yıl sürdü, hapis cezası alan polisler oldu ve yatan da oldu ancak asıl büyük dava yargıtayca bekletilerek zaman aşımına sokuldu, sonra mahkumiyetler düşürüldü, yani yargıtay da bu cinayetin suç ortağı oldu. Bu cinayet Özal hükümetince Avrupa’ya bildirilen 40 işkence cinayetinin 4. sırasındadır. Daha sonra AİHM’e gidilerek devletin işkenceci olduğu tüm dünyaya deklare edilmiş oldu.