Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, erkek şiddetinin ve erkek şiddetiyle mücadele mekanizmalarının çocuk hakları üzerine etkisini araştıran raporunda şiddet mağduru çocukların durumuna ilişkin değerlendirmeler yer alırken, ilgili kurumların şiddet mağduru çocuklara yönelik yetersizliğine vurgu yapıldı.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, erkek şiddetinin ve erkek şiddetiyle mücadele mekanizmalarının çocuk hakları üzerine etkisini araştıran raporunu yayınladı. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’ne sunulacak olan “Türkiye’de Erkek Şiddetinin ve Erkek Şiddetiyle Mücadele Mekanizmalarının Çocuk Haklarına Etkisi” başlıklı raporda, şiddet mağduru çocukların durumuna ilişkin değerlendirmeler yer alırken, ilgili kurumların şiddet mağduru çocuklara yönelik yetersizliğine vurgu yapıldı.
İlgili kurumlardan talep ettikleri verilere ilişkin net bilgiler alınamadığına vurgu yapılan raporda, çocuklara dair özgün bir hizmet sunulmadığı belirtildi.
Yapılan görüşmeler sırasında cinsel şiddet dışındaki şiddet biçimlerinin çoğu zaman dile getirilmediği ve normalleştirildiği tespiti yapılırken, kız çocuklarının yanı sıra LGBTİ+ çocukların da büyük çoğunluğunun aileleri tarafından desteklenmedikleri, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldıkları ve destek mekanizmalarına erişemedikleri belirtildi.
Şiddet ortamında büyüyen çocukların duygu ve davranışlarına yönelik değerlendirmelere de yer verilen raporda, şiddet ortamında büyüyen çocukların yaşlarından çok daha fazla sorumluluk almalarına, bu durumun özellikle kız çocuklarının eğitimlerini erken sonlandırılmalarına ve erken yaşta evlendirilmelerine yol açtığı ifade edildi.
Kurumlar arasında iletişim yok
Kadına yönelik şiddetle mücadelede analiz edilebilecek nitelikte verilerin toplandığı bir sistem bulunmadığı tespiti yapılan raporda, çocuk hakları konusunda uğraş veren farklı Bakanlıklar ve kurumlar arasındaki koordinasyona ilişkin olarak raporda şu tespitler yer aldı:
Bakanlığın birimleri arasında koordinasyon olmaması nedeniyle Bakanlığın çocuk hizmetleri konusunda uzmanlaşmış biriminin kadın sığınaklarında ve sosyal hizmet birimlerinde yapılan çalışmalara herhangi bir katkısının olmadığı tespit edilmiştir.
“Eğitimde Her Türlü Şiddetin Önlenmesi” hedefi kapsamında okullarda çocuk, aile ve okul yönetimi arasında gerekli işbirliği sağlanarak şiddet öyküsü olan çocukların tespit edilmesi ve bu çocukların psikososyal yönden desteklenmesi amacıyla, okul sosyal hizmet sistemi kurulmasının planlandığı belirtilmiştir. Ancak bu uygulama hala hayata geçirilmemiş, somut hiç bir adım atılmamıştır.
Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle ilgili 6284 sayılı Kanun’daki tedbirler, boşanma ve ceza davaları ile sığınaklarda çocuklara özgü bir yaklaşım ve programın uygulanmadığı tespit edilmiştir.
6284 sayılı Kanun’un uygulanması sırasında çocukların yüksek yararının değil ailenin korunmasına odaklanıldığı, Kanun kapsamında çocuklar için verilen kararların doğrudan ve yalnızca anne üzerinden verildiği, çocuklar için adeta mülkiyetin kimde olacağının değerlendirilmesi gibi bir yaklaşım benimsendiği, çocukların içinde bulunduğu koşulların ve ihtiyaçlarının yok sayıldığı belirlenmiştir.
Kadınlara, kanun kapsamında verilen desteklerden çocukların da yararlanabileceği konusunda çoğu zaman sağlıklı ve doğru bilgilendirme yapılmamaktadır.
Yine aynı Kanun uyarınca verilen adres gizliliği kararlarından kadınlar faydalandırılırken çocuk için ayrıca karar alınması gerektiği bilgisi kadınlara verilmemekte ya da çocuklara yönelik talepler kabul edilmemekte, bu durum kadın ve çocuğun sığındığı yerin şiddet uygulayan tarafından bulunmasına neden olmakta, can güvenliklerini riske atmaktadır.
Aile odaklı politikalar çerçevesinde geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini merkeze alan erkek egemen anlayış ile çalışan kamu görevlilerinin (kolluk güçleri, savcılar, hakimler vs.) ev içi şiddetin etkilerine maruz kalan çocuklara yönelik olarak “aile bütünlüğü”nü merkeze aldıkları ve aile bütünlüğünü önceleyen anlayışı kadınların şiddetsiz bir hayat sürmelerinin önüne koydukları görülmüştür.
Çocukların ev içinde şiddete maruz kaldıklarında yanlarında sorumlu bir yetişkin olmadan 6284 Sayılı Kanun ve Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan tedbir ve kararlar için kendi başlarına başvuru yapmalarının ve ihbarda bulunmalarının önünde bürokratik engeller olduğu, çocukların kendilerini ifade edebilecekleri, ihtiyaçlarının tespit edilebileceği mekanizmaların yokluğundan ve mahkemelere güvensiz oldukları belirlenmiştir.
Adli sistem içinde çocukların ancak cinsel şiddete maruz kalması durumunda görünür olduğu, çocuklara uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddetin ve bunların yarattığı etkilerin çoğu zaman yok sayıldığı ifade edilmiştir.
Ev içi şiddetten dolayı destek ihtiyacı olan çocukların yönlendirilebileceği nitelikli sosyal hizmet kurumlarının olmadığı tespit edilmiştir. Çocukların ev içi şiddet nedeniyle yaşadıkları psikolojik sorunlara ilişkin uzmanlaşmış, ücretsiz destek sağlayacak birimlerin sayısı ise oldukça yetersizdir.
Boşanma davalarında çocukların velayetine ve nafaka takdirine ilişkin süreçlerde de çocuğun üstün yararı ilkesinin gözetilmediği tespit edilmiştir.
Mahkemelerde çocuklar dinlenirken ruh sağlıklarının gözetilmemektedir
Sığınak binalarında çocuklar için uygun fiziksel koşulları olmadığı, çocukların ev içi ve açık alanda oyun oynama, ders çalışma gibi ihtiyaçlarının karşılanmadığı, Sığınaklarda kalan çocukların, “ilk kabul merkezi” adı verilen geçici sığınaklarda kaldıkları süre boyunca eğitim haklarına erişemedikleri tespi,t edilmiştir.
Tüm bunların yanı sıra ilgili yasal düzenleme nedeniyle 12 yaş üstü oğlan çocukların sığınaklara kabul edilmemesi ve kadınlara çocuklarıyla beraber kalabilecekleri sığınağa alternatif güvenli ortamın da sağlanmaması nedeniyle anneleriyle beraber ya da yalnız başlarına şiddet ortamında kalmak zorunda kaldıkları gözlenmiştir.
Kadına ve çocuğa yönelik şiddet suçlarında cezasızlık algısının failleri cesaretlendiren bir sonuç doğurduğu görülmüştür.
Rapor şu tavsiyelerde bulundu:
– İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olunmalı, ulusal yasalar Sözleşme’nin hükümlerine uygun şekilde uygulanmalıdır.
– Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Müdürlüklerinin görev tanımı net bir şekilde yapılmalı, ev içi şiddete maruz kalan çocuklarla ilgili hizmetlerin yürütülmesi konusunda Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü müdahil olmalıdır. Kadın ve çocuklara yönelik hizmetlerin sunumunda, mahremiyetleri korunması gözetilerek, bakanlıklar ve kurumlar arası bilgi akışı sağlanmalıdır.
– Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planında, ev içi şiddetin önlenmesi ve erkek şiddeti ile etkili bir şekilde mücadele edilebilmesi için doğrudan çocukların haklarına ve ihtiyaçlarına yönelik net, ölçülebilir, denetlenebilir hedef ve faaliyetler belirlenmeli; bu eylem planının oluşturulması sırasında kadınların, çocukların ve alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin deneyimleri dikkate alınmalıdır.
– Ev içi şiddete maruz kalan çocuklara ve ev içi şiddetle mücadelede önleyici tedbirlerin hayata geçirilmesi için kaynak aktarımı yapılmalı, ayrıntılı bütçe ve harcama planı şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
– Erkek şiddeti ile mücadelede etkili politikaların yürütülebilmesi için verilerin analize uygun olacak şekilde toplanması ve açıklanması gerekmektedir.
– Tüm adli personele ev içi şiddetle mücadeleye yönelik hak temelli eğitimler verilmelidir. Bu eğitimlerin etkililiğinin ölçülüp değerlendirileceği bir sistem kurulmalıdır.
– Medeni Kanun’da yasal değişiklik yapılmalı ve istisna kabul edilmeksizin evlilik yaşı 18 olarak kabul edilmelidir.
– Çocukların şiddete maruz kaldıklarında alabilecekleri desteklere ve başvurabilecekleri kurumlara ve haklarına ilişkin bilgilendirilmesi sağlanmalıdır ve bu haklara erişebilmeleri güvence altına alınmalıdır.
– Sığınaklarda sunulan hizmetler başta olmak üzere ve şiddete maruz kalan kadınlara her türlü sosyal hizmet sunumunda çocukların ihtiyaçları da görünür hale gelmeli ve çocuklar için özellikli hizmet sunulmalıdır.
– 12 yaş üstü oğlan çocuklarının sığınaklara kabul edilmemesi yönündeki Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik’in 13/c maddesi değiştirilmeli, yaş ve toplumsal cinsiyet ayrımı olmaksızın tüm çocuklar anneleriyle birlikte sığınak desteğinden faydalandırılmalıdır.
– 6284 sayılı Kanun kapsamında sunulan her türlü koruyucu ve önleyici tedbirlerin verilmesi ve takibinde çocukların ihtiyaçlarının görülmesi ve kararların bu doğrultuda verilmesi, uzaklaştırma ve gizlilik başta olmak üzere, geçici velayet, geçici nafaka ve geçici maddi yardım gibi desteklerin ve boşanma davası süreçlerinin çocukların üstün yararı gözetilerek uygulanması gerekmektedir.
– Adli görüşme odaları gibi uygulamalardan tüm çocukların faydalanmasının sağlanması, çocukların adli süreçlerde yaşadıkları ikincil mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için her türlü tedbirin alınması ve uygulayıcılardan kaynaklı sorunlara ilişkin yaptırım uygulanması sağlanmalıdır.