Devrimci Karargah Davası’nın Yargıtay safhası sonuçlandı.SYKP Eş Genel Başkanı Tuncay Yılmaz ve SDP MYK üyesi Ulaş Bayraktaroğlu’na verilen “terör örgütüne üyelik cezası onandı.Davayı ve Yargıtay’ın kararını değerlendirmek üzere sosyalist siyasetçilere davayı nasıl değerlendirdiklerini sorduk.
Haber Merkezi- Devrimci Karargah Davası’na ilişkin Yargıtay 9. Dairesi, aralarında SYKP Eş Genel Başkanı Tuncay Yılmaz, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan’ın bulunduğu 69 kişi hakkındaki kararını açıkladı. SYKP Eş Genel Başkanı Yılmaz ile SDP MYK üyesi Ulaş Bayraktaroğlu’na Mahkeme’nin verdiği “terör örgütüne üyelik” cezası onaylanırken, Türkiye Gerçeği dergisi yazarı Mehmet Güneş’e verilen ceza az bulundu ve aynı cezanın ona da verilmesi istendi. Rıdvan Turan’a verilen ceza ise bozuldu. Aynı davada yargılanan çok sayıda devrimciye verilen ağır cezalar da onaylandı.
Sosyalist siyasetçilerden bu davayı ve Yargıtay’ın kararını değerlendirmelerini istedik. Siyasihaber’in sorusunu ve gelen yanıtları sunuyoruz:
Ertuğrul Kürkçü (HDK Eş Sözcüsü, Mersin Milletvekili):Ne yazık ki korktuğumuz başımıza geldi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi geleneği bozmadı Tuncay Yılmaz ve başka bazı devrimciler açısından “Cemaat polisleri”nin fezlekesine itibar ederek mahkumiyet kararı verdi.
Hiçbir hukuk normuyla, siyasetin olağan akışıyla, hiçbir maddi gerçekle ilgisi bulunmayan bu davayı düşürmek herhangi bir mahkeme için yapılacak tek işti. Ama 9. Daire Cemaat komplosunu sürdürdü. Bu karar “düşman ceza hukuku” çerçevesinde bir araç olan yargı mekanizmasının halen işine devam etmekte olduğuna ilişkin en somut göstergelerden biri.
“Devrimci Karargah” bu davaya bir nebze gerçeklik duygusu katmak için zemin olarak kullanılan, ama SYKP, SDP ve diğer sosyalist partilerle hiçbir dolaylı dolaysız ortaklığı olmayan bir yapı. Ancak, özellikle Hanefi Avcı’nın mahkumiyet kararında ısrar edilmesi aslında “cemaat yargısı”nın rakip ve karşıtlarını bertaraf etmek için hukuki gerçeğe şu kadar olsun ihtiyaç duymadığının ilanı olarak da görülebilir.
Sonuçta karşılaştığımız en bayağı hak ihlallerinden biri ile Tuncay Yılmaz yoldaşımızın ve SDP’li devrimcilerin açık siyasetten men edilmesini sineye çekecek değiliz. Cemaat ile hükümet arasındaki çatışmada yoldaşlarımızın bu şekilde hedef alınmasına sessiz kalmamız düşünülemez bile. Her zaman olduğu gibi bu dava da toplumsal mücadele alanında kazanılacak.
Sibel Uzun (EHP Genel Başkanı):21 Eylül’de hortlayan Sosyalistleri hedef almış olan bu davanın daha fezlekesinde alçakça hazırlanmış olduğu her yerinden belliydi. Adı yargılama olan süreçte kara propagandayı medyalarında en başından yaptılar.
Anti komünizm bu sefer 21 Eylül Komplosu olarak karşımıza çıkmıştı. Sosyalistleri böylece susturabileceklerini sandılar ama yine yanıldılar. Sosyalistler ve demokrasi güçleri olarak kenetlendik ve arkadaşlarımızın özgürlüğünü kazanmak için aylarca mücadele ettik.
Sosyalistleri Türkiye’de 12 Eylül işkenceleri bile susturamadı, bu alçak ve sefil komplonun susturabileceğini düşünmeleri onların acizliğiydi.
Elbette susmadık, arkadaşlarımız mücadelede daha güçlüler daha kuvvetliler. Gezi de hepimize can kattı ayrıca daha fazla kenetlenmemizi sağladı.
Arkadaşlarımızı devrimcilerin işkencecisi olan Hanefi Avcı ile aynı davada aynı celselerde yargılamaları hepimizin en haince gördüğü bölümdür.
AKP’nin Cemaat ile yaptığı büyük hak ihlalleri ortadaydı, bu komplo da eklenmiş oldu. Ortaklıkları bozulunca AKP ipleri eline aldı. Şu anda tüm kesimleri hedef alarak kendi namına bir mekanizma işletiyor.
Ceza kararı, top yekün bu saldırının, komplonun son kertede AKP eli ile Yargıtay’da varılan sonucudur. AKP hepimize “aranızdan seçtiklerim var” diyerek bu davada baştan beri uyguladıkları alçakça tehdidi sadece Sosyalistlere değil kendine tehdit gördüğü tüm kesimlere karşı sürdürmek istiyor.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu kararla sürecin en kritik halkasını oluşturuyor. SYKP Eş Genel Başkanı Tuncay Yılmaz SDP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Bayraktaroğlu’nun cezasının onanması ve Türkiye Gerçeği sözcüsü Mehmet Güneş’in örgüte yardım etmekten aldığı cezanın bozulması ve aleyhte olarak örgüt üyeliğinden yargılanması gerektiği kararı baştan çökmüş olan bu davanın yok hükmünde gördüğümüz kararıdır.
Kararlarını da, AKP Diktatörlüğü’nün hukuksuzluğunu da yerle bir edeceğimizi tekrar tekrar ilan ediyoruz. Arkadaşlarımızın özgürlüğünü kazanana kadar mücadele edeceğiz.
Selma Gürkan (EMEP Genel Başkanı):Bir kumpas davası olarak “Devrimci Karargah” kararlarını tanımıyoruz.
AKP hükümetinin hüküm etme yönteminin artık tek adam, tek parti diktatörlüğüne dönüşmesinin göründüğü önemli örneklerden birisi de hukukla, adaletle alakası olmayan ve bir siyasi hesaplaşma gerekçesi olan “Devrimci Karargah” davasıdır. “Devrimci Karargah Davası” da pek çok dava gibi bugün AKP hükümeti ve bugün kavgalı oldukları “paralel devlet” dedikleri kesimler tarafından organize edilmiş bir kumpastır. AKP hükümeti artık yargısıyla, emniyetiyle, eğitim sistemiyle, bürokrasisi ile iktidarını pekiştirmiş bir hükümettir ve bu dava her yönden siyasi hesaplaşma davasıdır. Dava kapsamında yargılanan, pek çok devrimcinin hayatına işkencecisi olarak girmiş olan Hanefi Avcı gibi isimlerle, SYKP Eş Genel Başkanı Tuncay Yılmaz ve SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan’ın da aralarında bulunduğu SP,SDP, TÖP, Türkiye Gerçeği gibi parti ve örgütlerin üye ve yöneticilerin ve herhangi bir örgütle ilişkisi olmayan çok sayıda kişinin “Devrimci Karargah” gibi bir isimle aynı davaya dahil edilerek yapılan bu yargılamanın akıl ile, mantık ile hukuk ile izah edilir yönü yoktur. Davanın abesliği ve bir siyasi hesaplaşma olma özelliği ortada iken mahkeme bu kişilere cezalar vermiş, yargıtay da bu cezaların tamamına yakınını onamıştır. Davanın abesliği sadece davada birbiriyle ilgisi olamayacak kişilerin birlikte yargılanmasında değil, aynı zamanda sanıklardan Hanefi Avcı’nın, kararı veren özel yetkili mahkemeyi ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ni paralel örgüt denilen grubun yandaşı olmakla suçlamasının da gösterdiği siyasi hesaplaşma ile ortadadır. Dolayısı ile dava tüm süreçleri ile üzerinde şaibeler oluşturmuştur. Bugün AKP bir paralel örgütten-devletten bahsediyorsa ki, eski ortaklarının ne işler karıştırdıkları bilgileri dahilindedir, o zaman bu dava bu yönüyle de yok hükmündedir ve davanın ortadan kaldırılması gerekir. Demokrasi güçleri olarak bu davayı ve kararlarını tanımıyoruz.
Alper Taş (ÖDP Eş Genel Başkanı):Adından belli olan bir mesele: Torba dava. Torba davalar, torba yasalar… Özel yetkili mahkemeler eliyle yürütülen bir torba davadır Devrimci Karargah davası. Hukuki değil siyasi bir davadır. Özel Yetkili Mahkemeler siyasi davaların aracı olarak kurulmuşlardır. Verdikleri kararların da bugün hukukla hiçbir alakasının olmadığı ortaya çıkmıştır. Özel Yetkili Mahkemelerin kararları bizim açımızdan hükümsüzdür. Emniyet içindeki bir kanadın diğer kanadı tasfiyesi için yürüttüğü operasyona sosyalistler dahil edilmeye çalışılmıştır. Şimdi bu davayı yürütenler de yargılanıyor. Bizzat bu mahkemeyi değerlendirenler tarafından kumpas olarak değerlendirilen bir durum. Sosyalistler devlet içi çatışmanın bir parçası kılınmak istenmiştir. SYKP Eşbaşkanı Tuncay Yılmaz’ı ve diğer arkadaşlarımızı tanıyoruz. Bu arkadaşlar yaptıkları eylemleri savunacak arkadaşlardır. İnkar ettikleri suçlamalar yapmadıklarıdır. Türkiye bir hukuk devleti değildir, bir guguk devletidir. Hükmün geçersiz olduğu düşüncesindeyiz ve arkadaşlarımızın yanındayız.
Şaziye Köse (KESK Eş Genel Başkanı):Söz konusu dava, Karargah davası muhtemelen hukuk tarihinin en skandal, en şaibeli ve en karanlık davalarından biri olarak kayda geçecektir. Hukuk fakültelerinde tersinden, negatifinden ve “hukukun köküne kibrit suyu dökelim”in bir karinesi olarak okutulması gereken bir örnek davadır.
Her yanından dökülen, iler tutar yanı olmayan, bütünüyle kurmaca ve Türkiye’nin son dönemlerinde sıkça tanık olduğumuz bir “torba” dava. Bizatihi bu davanın Yargıtay 9. Dairesindeki sonuçlanma biçimi, bizim öteden beri ileri sürdüğümüz yukarıdaki savın, yeni bir doğrulanması ve kanıtıdır.
İlgili daire, bazı beraat kararlarını onayarak, bazı sanıklar hakkındaki kararları lehte, bazılarını ise aleyhte bozarak, öte yandan başta SYKP(Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi) Eş Genel Başkanı Tuncay Yılmaz olmak üzere, bazı sanıklar hakkındaki mahkeme kararını da olduğu gibi onayarak el çabukluğuyla skandalın üstünü örtmeye ve vaziyeti kurtarmaya çalışmıştır.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, zamanlamayı “manidar” bulduğunu söylemektedir. Kastını anlıyoruz. O, yeni atamalarla ilgili dairedeki cemaat hakimiyeti kırılmak üzereyken bu kararın verildiğini ima ediyor. Üzerinde durduğu tek kişi de Hanefi Avcı.
Elbette doğrudur. Hanefi Avcı hakkındaki karar bozulsaydı veya o beraat etseydi dava büsbütün çıfıta dönerdi. Evet, zamanlama manidardır. Ama bize göre, Adalet bakanının manidar nitelemesinin kendisi başlı başına bir sorundur.
Bizler, bu davanın başından beri takipçisiyiz. “Sıra Kim de?” inisiyatifiyle bu davanın hiçbir meşruiyet ve dayanağı olmadığını kerelerce gözler önüne serdik ve yaygın bir dayanışma ördük. Şimdi bu dayanışma parçalanmamalı ve ilgili dairenin böl-yönet ve tepkiyi düzeyini düşür taktiklerine prim verilmemelidir.
Bu ve benzeri davalar unutulmamalıdır ki sınıf mücadelesinin ve özgürlük kavgasının ayrılmaz bir parçasıdır. Biliyoruz, bu dava üzerinden aynı zamanda egemenler arsı ve iktidar içi bir kavga verilmektedir. Onlar; birbirlerinin “inine girmek” veya birbirlerini “inlerine kadar kovalamak” gibi kıyasıya bir hesaplaşma içinde olabilirler. Ama bizleri kendi kavgalarının birer kurbanı olarak seçemezler. Bizler, hakikatin ve adaletin peşindeyiz. Bu konudaki ısrarımızdan asla vazgeçmemeli ve filler tepişirken kendimizi ezdirmemeliyiz.
Türkiye, hukukun aşırı siyasallaştırıldığı, dolaysızca siyasetin hizmetine tahsis edildiği, kuvvetler ayrılığının totaliter ve yekpare bir iktidar hırsıyla ortadan kaldırıldığı bir dönemden geçiyor. İster AKP’den ister cemaatten gelsin, bu diktatöryal gidişata karşı direneceğiz ve asla pes etmeyeceğiz.
Ayrıca aldanmayalım. Görünüşe göre totaliter ve yekpare olan her iktidar beklenmedik bir anda ve aşağıdakilerin mücadelesinin basıncı altında çatırdayıverir. Uzağa gitmeye gerek yok. Bu davanın operasyonları başladığında yekpare gibi gözüken iktidar bloğu kabak gibi ortasından çatlamadı mı?
Hiçbir şey henüz bitmiş değil. Bu hamur daha çok su kaldırır. Biz teşhire, işimize, hakikat ve adalet peşinde koşmaya devam edelim.
Yeter ki bu davanın peşini bırakmayalım.