2020 yılında AKP-MHP iktidar bloğunun kriz anlarını fırsata çevirip kadınlara yönelik yapmış olduğu saldırıları ve bu saldırılara karşı yükselen kadın mücadelesini Mor Sarmaşık üyesi Betül Aksu ile konuştuk: “Patriyarkal kapitalizmin önüne demirden barikatlar dizilecek”
SiyasiHaber – Esra ÜŞÜDÜR
2020 yılında Şili'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan Las Tesis eylemleri ile kadına yönelik cinsel saldırı ve şiddet suçlarının evrensel bir boyutta olduğunu, dayanışmayı ve mücadeleyi yükseltmek için yapılan eylemlerde ise kolluğun kadınlara şiddet uyguladığına şahit olduk. Kadınların yükselen mücadelesine göz diken AKP-MHP iktidar bloğu İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılarda bulundu, bunun sonucunda ise kadınların isyanıyla karşılaştı. Erkek devlet her kriz anını fırsata çevirdiği gibi pandemiyide fırsata çevirerek kadınları yalnızlaştırdı ve şiddetle baş başa bıraktı. Kadınların kazanılmış haklarından biri olan eşbaşkanlık sistemine yönelik saldırılarda artarak devam etti…
2020 yılında kadınların karşı karşıya kaldığı saldırıları ve bu saldırılara karşı katlanarak artan kadın mücadelesini Mor Sarmaşık üyesi Betül Aksu ile konuştuk.
2020 kadınlar açısından oldukça yoğun ve zorlu bir yıl oldu. Siz bu seneyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Büyüyen çok yönlü saldırılara karşı tahlilleriniz nelerdir?
'Dünya kadınlarının isyanına Türkiye’den de ses verildi'
"2020 yılında Şili’de kadınlara yönelik şiddet ve tacize yönelik başlatılan isyan tüm dünyaya yayıldı. Las Tesis eylemleri kadına yönelik cinsel saldırı ve şiddet suçlarını protesto etmek aynı zamanda da isyanı, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmekti. Dünyanın birçok yerinde gerçekleşen Las Tesis Eylemleri Türkiye’de bizlerin de dahil olduğu birçok noktada gerçekleşti. Ama gördük ki daha eylemimiz başlamadan ses sistemlerimizin sesleri kapatılmaya çalışıldı, toplanma alanlarına müdahaleler oldu. Yine de vazgeçmeyerek dünya kadınlarının isyanına Türkiye’den de ses verildi. Arkadaşlarımıza yapılan gözaltılar, sert müdahaleler ve sonrasında haklarında açılan davalar bizlere bir kez daha gösterdiki suçluları işaret ettiğimizde kadınlara karşı işlenen suçlarda mahkeme salonlarında iyi hal indirimlerinden tanıdığımız devlet kadınların isyanını püskürtmeye korkutma ve gözdağı verme politikalarına devam etti.
8 Mart'ta tüm illerde baskı ortamına rağmen katılım oranı arttı ve İstanbul'da 8 Mart'ın engellenmesine rağmen güçlü bir gösteri oldu ve kadınlar birbirinden güç aldı.
'Salgın günlerinde kadına yönelik şiddetin katlanarak arttı'
11 Mart 2020’de Türkiye’de açıklanan ilk vaka ile geriye kalan 9 ay ise evlere kapanma dönemine girdik. İktidarın ‘Evde Kal’ çağrıları sadece bir çağrı olarak kaldı. Hayat Eve Sığar kampanyaları ise hiçbir karşılık bulmadı. İşçiler bu kapanma döneminde de işlerine gidip geldiler. Çünkü insanlar ya evde açlıktan ölecekti yada işlerine gidip virüsten hayatlarını kaybedecekti. İktidarın sunduğu bu ikili ve çıkmaz zor seçim ise açıklanan ilk vakadan bu yana çok can aldı. Peki bu evde kal çağrılarının kadınları nasıl etkiledi? Yaşanılan yerin, evin, içinde kadınları neler bekliyor/bekliyordu. Kamu kurumlarının ve özel kurumların bir kısmınında işlerinin çoğunluğunu home office çevirdiği bu düzende evde kalan bütün bireylerin bakım yükü kadınların görünmez ev içi emeğinin artmasında büyük rol oynadı. Tüm hanenin evde olması daha fazla çamaşır yıkamak daha fazla bulaşık yıkamak gibi, çocukların online eğitimlerini takip etmek varsa hasta bakımı ve sürekli evin içinde canhıraş dönüp durmak…
Evin kadınlar için güvenli olmadığı bu sistemde evde kal söylemleri kadınları şiddet uygulayanla aynı çatı altında yaşamaya da mecbur bırakıyor. Salgın günlerinde kadına yönelik şiddetin katlanarak arttığı dikkate alındığında iktidarın pandemi yönetim politikaları erkek şiddetinin devamlılığını sağlar nitelikte. 6284 sayılı kanunun esnetilmesi ve yargı paketinin açıklanmasıyla bir kez daha teyit ettik bu durumu. Şiddet, taciz, tecavüz ve istismardan yatan suçlular salındığında evlerinde bunları tekrarlayarak ‘’yarım kalan hesaplaşmalarını tamamlayarak’’ kadınlara salgın döneminde kendini koruyabileceği hiçbir alan bırakmadı. Daha öncesinde kadınların yardım çağrısı yaptığı, komşusunda, çarşıda, pazarda birbirimize değerek sürdürdüğümüz iletişim hali de yerini evde gizli saklı konuşmalara ve salgın öncesine nazaran iletişim kopukluğuna bıraktı. Kadınların şiddete maruz kalmasına seyirci olmak yaşam hakkı ihlalidir. Evde kaldığımız bu süreçte de etkili tedbirler alınana dek sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Evden çalışan kadınlar erkeklere göre daha az üretken, çünkü evdeki mesaisinin büyük bir kısmını ev işlerine ve çocuk bakımına ayırması gerek. Süreçte bunu net bir şekilde gören işverenler, personel çıkarmaları gereken durumlarda doğum izinleri ve çocuklarının sorumlulukları nedeniyle kadınları işten çıkarmaktan çekinmedi. Güvencesiz işlerde çalışan kadınlar için ise durum daha vahim. Ne evden çalışma olanakları var nede ücretli izne çıkma olanakları…
'Pandemi krizini fırsata çeviren iktidar kürtaj baskılamalarına devam ediyor'
Belirsizliğin kaygıyı beslediği, güvenli denilen evlerin somut ve soyut yükünün arttığı, bakım işlerinin merkezileştiği ve bütün bunlarında pandeminin bir parçası, kabullenmek zorundaymışız gibi bir süreçteyiz. Salgın sırasında birçok hak ihlali durumuyla karşı karşıyayız. Bunlardan bir taneside güvenli kürtaja erişim. Karantina koşullarında doğum kontrol yöntemlerine ulaşma güçlüğü, artmış cinsel aktivite, cinsel istismar gibi durumlar gebelik sayılarını artırıyor ancak zaten etkin bir şekilde verilmeyen bir işlem olan kürtaj hizmetine ulaşmak, mevcut koşullar nedeniyle çok daha zor. Pandemi krizini fırsata çevirmeye çalışan iktidar kürtaj baskılamalarına da bir yandan devam ediyor. Hastanelere ulaşmanın bulaş riski nedeniyle zorlaştığı, kürtaj yapacak hekimlerin salgınla mücadele alanına kaydırıldığı, kürtaja ayrılacak “paranın” olmadığı, her ilde, her ilçede kürtajın yapılmadığı ve iller arası ulaşımın da mümkün olmadığı koşullarda kadınlar güvenli kürtaj hizmetine nasıl ulaşacak?
Tüm bunların karşısında kadınların haklarından vazgeçmeye asla niyeti yok.
2020 yılında karşılaştığımız 3 büyük depremde( İzmir, Elazığ ve Van) de gördük ki kadınlar deprem anı ve deprem sonrası için en çok sıkıntıyı çekenler. Evlerimizde dışarıya nazaran daha rahat giyindiğimiz, başörtülü kadınların başı açık olduğu durumlarda deprem anında herkes kendini korumaya çalışıp güvenli çıkışı ararken kadınlar dışarıya bu halde çıkarsam elalem ne der korkusuyla üzerine almaya çalıştığı, başını örtme çabasında saniyelik durumlarda ölümle karşı karşıya gelebiliyor. Bir de deprem sonrası var ki ‘yuvayı dişi kuş kurar’ söylemiyle çadırı yeniden kurma süreci kadınlara üzerine atılıyor. Salgın döneminde gerçekleşen ve bizlerinde ilk talepleri olan hijyenik ped ve temiz iç çamaşırı gereksinimi durumun ne kadar korkunç olduğunun göstergesi.
'Kadınların iradesine yapılmış bir darbedir'
İktidar her krizi olduğu gibi pandemiyi de fırsata çevirerek kadın kazanımlarına saldırmakta hız kesmedi. Eş başkanlık sistemiyle kadın merkezli politikanın giderek güç kazanmasından rahatsızlık duyan iktidar, eş başkanlara gözaltı yaparak, yasal olmayan gerekçelerle görevden alarak kadınların iradesini yok saymaya devam etti. Belediyelere kayyum atamak, hem halkın iradesine hem de kadınların kazanılmış haklarından biri olan eş başkanlık sistemini yok saymaktır, kadınların iradesine yapılmış bir darbedir.
'Kadın üniversiteleri kadını kamusal alandan koparma ve makul kadını yaratma çabasıdır'
Değinmemiz gereken bir diğer konu Kadın Üniversiteleri. Bu söylemle de yine salgın döneminde karşılaştık. Akademide var olan cinsiyetçilik hat safhalara çıkmışken şimdi bir de oranın özneleri olan biz kadınları toplumdan uzaklaştırmak. Kadın üniversiteleri kadını kamusal alandan koparma ve makul kadını yaratma üzerine olacağı aşikar. Üniversitelerde kampüslerde, dersliklerde ve kantinlerinde karşılaştığımız taciz vb durumlar önlenmek yerine kadınları izole etmenin akıl dışı olduğunu söyleyebiliriz.
'Patriarka isyan sesimizin yükselmesini engelleyemeyecek'
Hasan Ali Topbaş’ın cinsel saldırısının Pelin Buzluk tarafından ifşa edilmesiyle bir dalga yükseldi. Edebiyat, sinema, medya gibi bir çok alanda tacizin/istismarın varolduğunu ve kadınların kendilerini var edebilmek için yaşadıkları şiddet, baskı ve tacizi dayanışmanın verdiği güçle daha yüksek sesle duyurdu. Kadınların dile getirdiği istan patriarkal düzen tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılsada kadınlar birlikte ve örgütlü bir şekilde güçlüdür. Patriarka istan sesimizin yükselmesini engelleyemeyecek. Biliyoruz ki memleketin bir çok yerinde itirazlarını isyanlarını dile getiren kadınlar var. Sesimizi isyanımızı dile getirirken ‘sınıfsal konumlar’ımızın isyanımızın önünde durmasına izin vermeyeceğiz. Fabrikalarda ustabaşından, işyerinde patrondan, mevsimlik işlerde dayıbaşları tarafından taciz/istismar edilen bütün kadınların sesini yükselteceğiz. Yaşasın Kadın dayanışması!"
2020'de ne tür kampanya çalışmaların içinde oldunuz, nasıl reflekler gösterdiniz?
"2020’de içerisinde bulunduğumuz yan yana olduğumuz bütün kadın örgütleriyle bir ortaklık durumu söz konusu. Yapılan çalışmalar, kampanyalar, eylemlilikler ve sosyal medya çalışmalarında da bu ortaklıktan doğru hareket ettik. Tüm dünyanın yüzünü teknolojiye döndüğü ve pandemi sürecinde online ortamda bir trafik olduğunu varsayarsak, bizde iki haftada bir olmak üzere kendi iç örgütlülüğümüze yönelik ‘bilinç yükseltme’ ve ‘tartışma’ atölyeleri düzenledik."
2021'deki yol haritanız nasıl olacak, kadın örgütlülüğüne ne gibi katkılar sunmayı hedefliyorsunuz? Ya da bir başka deyişle, 2021'de yürütmeyi düşündüğünüz kampanyalar neler?
"2021 yılı için pandeminin nasıl seyredeceği ve krizin nasıl bir hale geleceği konusu gereğince net bir şey söylemek mümkün değil. Bu yıl salgını fırsata çeviren iktidarın kadın düşmanı politikalarını hızlandırdığını aile vurgusunu sıkça dillendirdiğini ve buradan da ailenin güçlendirilmesine yönelik hamleler yapabilir. Pandemi gittikçe tehlikeli bir hal alırken kadınların bu yükünün artmasını isyana değil, kutsal aileyi besleyecek din faktörünün dozunu artırarak ilerleyecek. Biz biliyoruz ki Kadın hareketinin kadınlar birlikte güçlü anlayışından korkan bir iktidar var. Kadınların birbirinden aldığı gücün iktidara İstanbul sözleşmesi nedeniyle geri adım attırdığı da bunun göstergesidir. 2021 yılı için kadın hareketinin hiçbir koşulda kazanımlarından ve haklarından vazgeçmeyerek yol yürüyeceğiz."
2021 yılı için bize mesajınızı iletebilir misiniz?
"2021'in pandemi nedeniyle ücretli/ ücretsiz emek kıskacındaki kadınların bu artan yüküne karşı kadınların isyanın büyüyeceğini ve kadınların birbirlerinden aldığı gücün iktidarın ve kadın düşmanlarının karşısına bir alev topu gibi çıkacağını bu yılında dayanışmanın ve kadınlar birlikte güçlü anlayışıyla isyan yılı olacağını şimdiden söylüyoruz. Şüphe yok ki kadınların dayanışmasından güç bulan isyanı ve direnci, 2021'de de hem kurumsallaşmaya çalışan faşizmin hem de heteronormatif, türcü, ırkçı ve kadın düşmanı bir zorbalık biçimi olan patriyarkal kapitalizmin önüne demirden barikatlar dizilecektir!"