PKK resmi kuruluşunun 37. yılına giriyor. Kürtlerin yaşadığı her yerde 36. yıldönümü kutlamaları yapılıyor. Söz konusu kutlamalara başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm halk katılıyor. Katılımların çok olduğu kutlamalar son derece coşkulu ve heyecanlı geçiyor. Her yerde özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Kobanê ve Şengal direnişleri selamlanıyor. Kobanê direniş şehitleri şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitleri saygı ve minnetle anılıyor. Akın akın şehitliklere gidilerek saygı duruşları ve anma toplantıları yapılıyor.
Kürtlerin “Diriliş Bayramı” olarak kutladıkları PKK’nin resmi kuruluş yıldönümü kutlamalarında umut ve öfke birlikte gözleniyor. Özellikle Şengal ve Kobanê direnişleri, kimseye muhtaç kalmadan Kürtlerin kendi savunmalarını yapabilmeleri, PKK öncülüğündeki gerillanın IŞİD faşizmi karşısında gösterdiği kahramanca direnişin yarattığı sonuçlar Kürtlerde kendine güvenle birlikte, zafere dair çok güçlü bir umut yaratmış bulunuyor. Öfke ise esas olarak AKP Hükümeti’ne ve Türk devletine karşı duyuluyor. AKP’nin Kobanê direnişi ve İmralı’daki çözüm görüşmeleri karşısında takındığı tavır tüm Kürtlerde ciddi bir hayal kırıklığıyla birlikte, çok güçlü bir öfkeye de yol açmış bulunuyor.
Söz konusu öfkenin yarattığı sert tepkinin düzeyini 6-8 Ekim tarihleri arasında yaşanan olaylarda gördük. Her ne kadar biraz da yavuz hırsız misali AKP bu olaylardan HDP’yi sorumlu tutmaya çalışsa da, söz konusu yıkıcı olaylara tamamen AKP politikalarının biriktirdiği öfkenin yol açtığı tartışma götürmez bir gerçek oluyor. Bu durum PKK’nin 36. yılının en güçlü olayıdır ve herkesin gerekli dersi çıkarması gerekir. Özellikle de AKP’nin ve kurduğu hükümetin en çok ders çıkarıcı olması zorunludur.
Kendinden önceki özel savaş hükümetleri gibi, AKP Hükümeti de her ne kadar PKK için “terör örgütü” demeye devam etse de, PKK’nin 36. yıl mücadelesi içinde yaşanan gelişmeler ve özellikle de 1 Kasım Kobanê Günü’nde tüm dünyada gerçekleşen olaylar artık TC hükümetlerinin “terör örgütü” sözlerinin pratikte hiçbir geçerliliğinin kalmadığını açıkça gösteriyor. Zaten Kürt halkı nezdinde bu sözlerin hiçbir değeri ve anlamı yoktu. Kürtler meydana çıktıkları her yerde “PKK halktır, halk burada” diye haykırıyorlardı. Şimdi küresel düzeyde de TC hükümetlerinin “terör örgütü” savlarının hiçbir anlamı ve geçerliliği kalmamış bulunuyor. Kürt varlığını inkar eden ve imha etmeye çalışan sistemin küresel boyutlarının önemli oranda kırıldığı gözleniyor.
PKK’nin her yılının çok zorlu mücadeleler içinde geçtiği biliniyor. PKK öncülüğünde Kürdistan’da kazanılan her şey kan-ter içinde gerçekleşiyor. Nitekim otuz altı yıllık büyük mücadele içinde on binlerce kahraman şehit verilmiş bulunuyor. Böyle şehitler verecek gözü pekliğe ve fedakarlığa sahip olduğu içindir ki, her yıl yürüttüğü mücadele içinde PKK önemli ve büyük kazanımlar elde ediyor. İşte bu temelde Kürtler açısından bir özgürlük tarihi oluşturacak kadar büyük birikimleri ortaya çıkarıp birbirine eklemiş bulunuyor.
Hangi yılının daha büyük mücadelelere sahne olduğu ve büyük kazanımlar yaratıldığı PKK açısından hep tartışmalı oluyor. Kuşkusuz başlangıcı çok zordu ve bu temelde yaratılmış kazanımlar daha büyük bir anlam ifade ediyordu. Çünkü başlangıçta imkan hiç yoktu ve tam bir karanlıkta el yordamıyla yürüme durumu hakimdi. Ancak devrim gelişip mücadele büyüdükçe de başarılması gereken görevlerin oranı arttı. Dolayısıyla yıllar geçtikçe mücadele daha zorlu ve ağır hale geldiği gibi, daha büyük kazanımlar yaratma durumu da gelişti. İşte en son resmi kuruluş yılı olan 36. yılın durumu da böyledir.
PKK’nin 36. Resmi Kuruluş Yılı’nın bir tarihi direniş yılı olduğu tartışmasızdır. Her ne kadar Bakûr ve Rojhilat cephelerinde resmi ateşkes konumunda olunsa da, özellikle 3 Ağustos tarihinden itibaren Başûr ve Rojava’da yaşananlar tamamen böyledir. Küresel ve bölgesel gericiliğin piyonu olan faşist IŞİD çetelerinin tüm Rojava ve Başûr cephelerinde geliştirdiği saldırılar bu durumu ortaya çıkarmıştır. Zaten 2013 yılının Temmuz ayından itibaren Rojava Özgürlük Devrimi’ne karşı saldırı başlatmış olan bu faşist güruh, 2014 yılındaki Şengal ve Kobanê saldırılarıyla Kürtler ve insanlık açısından çok ciddi bir tehlikeli duruma yol açmıştır. Faşist IŞİD çetelerinin Şengal’e yönelik saldırılarının bir Êzîdî Kürt soykırımı anlamına geldiği tartışma götürmez bir gerçektir. Başlangıçta söz konusu soykırım tehlikesinin ne kadar büyük olduğu, çünkü bu duruma adeta herkesin seyirci kaldığı bilinmektedir. KDP pêşmergelerinin alanı terk edip kaçması ise adeta tuz-biber olmuştur. Eğer PKK gerillaları zamanında müdahale etmemiş olsaydı veya edip de başarısız duruma düşseydi, şimdi gerçekleşmiş olanın yüz karası bir soykırım olacağı kesindi. Fakat HPG ve YJA-Star gerillaları zamanında başarıyla müdahale ederek bu tehlikeyi önledi ve insanlığı da yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde kötü bir soykırım suçundan ve kara lekesinden kurtardı.
IŞİD çetelerinin Mexmûr’a yönelik saldırılarını da küçümsememek gerekir. Aslında söz konusu saldırı sadece Mexmûr’a yönelik değil, esas itibariyle Hewlêr’e yönelikti ve Barzani yönetimini tehdit etme amaçlıydı. Eğer PKK gerillaları zamanında buraya da müdahale edip IŞİD saldırılarını geri püskürtmeseydi, o zaman yaşanacak olanın Hewlêr’deki Barzani yönetiminin yıkılması olacağı kesindi. Bu da çok geniş kapsamlı bir göçertme ve bu temelde yaşanacak bir soykırım olacaktı. Dolayısıyla HPG ve YJA-Star güçlerinin kahramanca müdahalesi hem Barzani yönetimini korudu ve hem de Başûr halkını soykırımdan kurtardı.
Kobanê saldırısının da benzer bir amaç taşıdığı tartışmasızdır. IŞİD faşizminin Kobanê saldırısının esas olarak Kobanê’yi Kürtsüzleştirme amacını güttüğü şimdi çok daha fazla açığa çıkmış durumdadır. Bunun da esas olarak bir AKP ve TC politikası olduğu giderek daha iyi açığa çıkmıştır. Kobanê Kürtsüzleştirilerek hem hat boyunca Arap varlığı ortaya çıkartılacak, hem de Rojava Devrimi tasfiye edilerek bu büyük özgürlük ışığı söndürülecektir. AKP ve TC’nin bu soykırımcı politikalarına karşı Kürtler kahramanca ve başarılı bir biçimde direndiği gibi, tüm antifaşist demokratik güçler de birleşerek bu büyük insanlık direnişini çok güçlü bir biçimde desteklemiştir. Böylece IŞİD etrafında oluşan faşist cephe Kobanê direnişi şahsında kesin yenilginin eşiğine getirilmiştir.
Açıkça görüldüğü gibi, 3 Ağustos’tan itibaren IŞİD çeteleri tarafında Kürdistan’a yönelik soykırım amaçlı vahşi saldırılar düzenlenmiş, ancak yüzlerce şehit ve yaralı verme pahasına Kürt halkının yükselttiği direniş bir yandan Kürt soykırımını önlediği gibi, diğer yandan da özgür insanlığı böyle bir kara lekeden korumuştur. Bütün bunlar PKK’nin 36. yılında Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni tüm dünyada tanınır ve desteklenir hale getirmiştir.
Dolayısıyla PKK’nin 36. yıl mücadelesi daha büyük zorluklar ortamında yaşandığı gibi, kazanımları da çok daha büyük ve tarihi olmuştur. 37. PKK yılına devredilen işte böylesi bir tarihi mirastır. Bu da 37. yılda özgürlük mücadelesinin dört cephede çok daha yoğun olacağı anlamına gelmektedir. Tabi gerilla ve halk tarafından böyle yoğun ve derin bir mücadele doğru tarzda yürütülürse, o zaman 37. PKK yılında elde edilecek kazanımlar da çok daha büyük ve kalıcı olacaktır.
Demek ki PKK öncülüğünde Kürtler tarihi öneme sahip çok büyük bir direniş yılı yaşamışlardır. Şimdi söz konusu bu direnişin yarattığı gelişmeler ve verdiği gururla PKK’nin Kuruluş Bayramı’nı kutlamakta ve yeni bir mücadele yılına kesin başarı hedefiyle girmektedirler. Apocu çizgide mücadele ettikçe de kazanacakları kesindir. Bu temelde “İyi ki varsın PKK! PKK ile yaşam çok daha anlamlı ve güzel!” diyor ve Kobanê direniş şehitleri şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerini saygıyla anıyoruz!
(Yeni Özgür Politika – 24 Kasım 2014 – Selahattin Erdem)