Mehmet YILMAZER yazdı: Kongreye giderken öne çıkan bir konu demokrasi güçlerinin ittifakıdır. Bu konu sonuçsuz girişimlerden öteye taşınmak zorundadır. Somut gelişmelerin üzerine basarak, savunmacı taktiklerden öteye geçerek ittifak yolunda ilerlenebilir.
Tekrarlamaktan biraz da sıkıldığımız bir gerçekten başlayalım. Düzen derin bir tıkanma ve kriz içindedir. Hükümetin son yaptıkları ve hazırlıkları bunu iyice açığa vuruyor. Yapı Kredi ve Akbank’a kesilen cezalar, varlık fonu ile “paralel bir hazine” yaratma hazırlıkları, yeni vergiler ve arkası kesilmeyen zamlar; en son İş Bankası hisselerinin hazineye devri çalışmaları; hala ortada krizden bir çıkış planının olmaması; ötelemelerle zaman kazanma taktiklerinin sonuna gelindiğini gösteriyor.
Uluslararası finans piyasalarındaki para bolluğu iktidarın çok kısa süreli soluk almalarına yol açsa da, dibi görünmeyen çukura kimse parasını atmak istemez. “Dip” ise uluslararası finans piyasalarını ikna edecek bir “krizden çıkış planı”dır. Bu hala ortada yok!
Bütün bunların siyaset alanına yansımaları AKP’de yaşanan erime ve kopmalar olarak ortaya çıkıyor. Kurulan ve kurulacak siyasi partiler üzerine erken yorumlar yapmak çok anlamlı olmaz; ancak yaşananlara onsekiz yıldır süren AKP iktidarının durumu açısından bakıldığında itiraz götürmez bir gerçeklik var. AKP’nin bir gelecek hikayesi kalmamıştır, iktidarına “rıza üretmekte” zorlanıyor, geriye ayakta durmak için bir tek araç kalıyor: Gerilime, zora dayanmak. Bunun için en sık başvurulan yol dış politika gerilimlerini sürekli tutmak ve iç politikaya taşıyarak muhalefeti felç etmek. Ayrıca içeride bitmek bilmeyen “terör tehdidini” sürekli gündemde tutmak.
Bütün bu tablodan önemli bir sonuç çıkar. Türkiye’yi uçuracağı iddia edilen başkanlık sistemi dökülmektedir. Bu sistem sarayın en çok umut bağladığı bir siyasi projeydi. Bugün siyasi ve kurumsal olarak çamura saplanan bir araca benzemektedir. Bol motor gürültüsüne rağmen araç yürümüyor. Üstelik her geçen gün çamura daha fazla saplanıyor.
İç ve dış politikada sistem yürümedikçe, kriz derinleştikçe Saray daha fazla gaza basıyor, çıtayı yükseltiyor. Son İdlip “stratejisi” düzenin ne ölçüde tıkandığının açık bir tablosunu sunuyor. Çıta yükseldikçe sistemin kırılganlığı da artıyor.
Son yaşananlardan hareketle sistemin krizine yeniden bakıldığında artık bir dönüm noktasına gelindiği söylenebilir. İç ve dış siyasette hareket alanları iyice daraldığından yakın geleceğin önemli siyasal altüstlüklere gebe olduğunu öngörmek için falcı olmaya gerek yoktur. Böyle süreçler “kendiliğinden” akışlarla yaşanırsa mevcut güçler dengesinde köklü nitelik değişimlerine neden olmayabilir. Aktörlerde değişimler yaşansa da halklar lehinde sonuçlar doğurmayabilir. Binanın altında kalmamak için yaklaşan büyük sarsıntıya karşı iyi bir hazırlık gerekir.
HDP Kongresi bu hazırlıkların önemli bir adımı olacaktır. İktidar başkanlık sistemiyle nasıl yaşamsal bir sınav veriyorsa; genel olarak devrimci demokrat güçler ve özel olarak HDP son beş yıldır büyük bir sınavın içinden geçiyor. HDP’nin demokrasi mücadelesinde çok özel bir yere ve güce sahip olduğu artık yeterince anlaşılmış olmalıdır. Elbette iktidar bu gerçekliği bulanıklaştırmak için sürekli büyük bir çaba harcıyor.
Haziran 2015 seçimleri siyasal güçler dengesinde önemli bir kırılmaya işaret edince düzen bütün gücüyle demokrasi güçlerine karşı saldırıya geçmişti. Ancak bu dönemde Kürt Hareketi’nin hatalı stratejik okumasının da kazanımların büyük zarar görmesinde bir paya sahip olduğunu hatırlamak gerekiyor. “Türkiye partisi” olma adımı önemli bir darbe almış, düzen yarattığı dehşet ortamında siyasal bilinçlerin daha ileriye gitmesini engelleyebilmişti. Ancak bu uzun sürmedi. Haziran 2018 seçimleri düzenin HDP ve demokrasi güçleri üzerinde yaratmak istediği yıkımın gerçekleşmediğini gösterdi. Elbette tek kriter seçim sonuçları değildir. Ancak seçimler genel bir “sayım” olması açısından bir gerçekliği gösteriyordu.
2015 Haziran ve Kasım arasındaki saldırı ve yıkım sarayın beklediği sonuçları yaratmadı. HDP yeniden toparlandı, bir bakıma böyle saldırılar karşısında yenilmezliğini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Mart 2019 Yere Genel Seçimleri’ne giderken HDP bir adım daha ileri giderek uygun bir taktikle muhalif safların güçlenmesinde önemli bir rol oynadı. En büyük şehir belediyeleri HDP’nin tavrı sayesinde AKP’nin elinden kaydı. Hele İstanbul seçimlerinin hiç bir temele dayanmayan yenilenmesi siyasette önemli bir kırılmanın işaretini verdi.
Düzenin yıllardır yaratmak istediği umutları yok etmektir. Saray "istediğiniz kadar seçim kazanın, ben hepsini olmamışa çevirebilecek güce sahibim” algısını derinleştirmek için uğraşıp duruyor. Belediyelere yeniden kayyumlar atayarak bunu yapmaya çalıştı. HDP’nin kayyum atamaları konusunda yeterince tepki örgütleyemediği bir gerçektir. Ancak bu güç ve moral kaybının bir göstergesi değil, düzenin büyük saldırılarının yarattığı geçici bir durgunlaşmadır. Yaşananlar ihtiyatlı davranışları öne çıkartmıştır. Elbette düzen bunu derinleştirmek için tüm yapabileceklerini yapıyor. Ancak son dönemde kitlelerin HDP’den umudunun artmasını engelleyemiyor. HDP çevresinde birikim yeniden artıyor; hava kesinlikle dönüyor.
Gelişmeler artık, tutuk ve sırf savunmacı taktiklerden daha öteye gitmenin zamanının geldiğini gösteriyor. Kongre bu konuda önemli bir dönüşün köşe taşı olacaktır. Yakın dönemin önemli gelişmelere gebe olduğunun yeterince işaretleri ortaya çıkmıştır.
Kongreye giderken öne çıkan bir konu demokrasi güçlerinin ittifakıdır. Bu konu sonuçsuz girişimlerden öteye taşınmak zorundadır. Sorunun çözümünün ne yazık ki sihirli bir yolu yoktur. Somut gelişmelerin üzerine basarak, savunmacı taktiklerden öteye geçerek ittifak yolunda ilerlenebilir. Hazır, hemen sonuçlanacak bir yol görünmüyor.
Öte yandan, yakın dönem hareketli ve yoğun gelişmelerin yaşanacağı bir süreç olacağına göre HDP’nin yetkin taktik yönetimi için örgütsel yapıda gelişmeler sağlanmalıdır. Kurmay daha çevik ve kapsayıcı olmalıdır.
Yaklaşan zorlu dönem nitelik ve nicelik olarak gelişmeyi dayatıyor.