Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, mültecileri pazarlık, şantaj konusu yapmanın vicdansızlık olduğuna dikkat çekerek, “Sanki savaşı onlar çıkarmış gibi savaşın faturası da onlara ödetilmeye çalışılıyor” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, eş genel başkan seçilmesinin ardından yaptığı ilk grup konuşmasında, mültecileri pazarlık, şantaj konusu yapmanın vicdansızlık olduğuna dikkat çekerek, “Savaşların sonuçlarını en fazla yaşamış bir coğrafyadan besleniyoruz. Elbette bütün Türkiye'nin partisiyiz. Savaş başlayınca kimler kazanır kimler kaybeder biliyoruz. Biz biliyoruz ki savaş başlayınca en çok kaybeden yoksullardır. Hem çocuklarını, hem ekmeklerini kaybederler. Bu savaş öncelikle bizleri vuruyor. Bu ülkenin emeğiyle ekmeğini kazananları, bu savaş öncelikle sizi vuruyor, bizi vuruyor. Öncelikle bizler savaşa güçlü bir şekilde hayır demek zorundayız" dedi.
Mithat Sancar, savaşın ağır bedelini ödeyenler arasında başta gelenlerin sığınmacılar olduğuna işaret ederek, “Bir yerde savaş başladığında insanlar yerini yurdunu, hatırasını terk etmek zorunda kalır. Sanki savaşı onlar çıkarmış gibi savaşın faturasını onlar ödüyor” diye konuştu.
“Bu savaşın yükünü ağır bir şekilde çeken sığınmacıların haklarını hukuklarını savunacak insanlar var demeliyiz. O insanlar biziz. Biz olmak zorundayız. Bu insanları pazarlık malzemesi haline getirenler utanmalıdır” diye konuşan Sancar, “Mülteci sorunu insanlık sorunudur. Biz güçlü bir dayanışma hareketi örmek zorundayız. Mültecileri pazarlık malzemesi olarak ölüm yolculuğuna sürmek vicdansızlıktır. Mültecilere Avrupa'daki bütün ülkeler kapılarını açmalıdır. Bütün kapılar açıldıktan sonra bu insanların kanı ile kazanılan paralarla bu insanların ihtiyaçları karşılanmak zorundadır. Devletler bunu yapmakla yükümlüdürler ama bu iş devletlere bırakılamaz. Biz el ele vererek bu mülteci düşmanlığını, bu ırkçı dalgayı durdurmak zorundayız" dedi.
Mithat Sancar’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
Mülteci krizi insanlık krizidir
Ortadoğu, Mezopotamya, Anadolu barışın ve kardeşliğin coğrafyası olacaktır, olana dek de biz mücadelemize devam edeceğiz. Savaşın ağır bedelini ödeyenler arasında ön sırada gelenler sığınmacılardır, göçmenlerdir. Mülteci deniyor, toprağını terk etmek zorunda kalan insanlardır. Bir yerde savaş başladığında insanlar yerini yurdunu hatırasını, akrabasını, alışkanlıklarını terk edip oradan ayrılmak zorunda kalıyor. Sanki savaşı onlar çıkarmış gibi savaşın faturası da onlara ödetiliyor. Mültecilik yeni bir mesele değil. 2. Dünya Savaşı’nda Avrupa’nın yarısı mülteci dolmuştur. Orada yaşayan canlar hala tamir edilmeyi bekliyor. Biz şimdi buradan bu savaşın yükünü ağır bir şekilde çeken mültecilere dönüp hakların, hukuklarını savunacak insanlar var etmek zorundayız. O insanlar bizleriz. Bizler olmak zorundayız. Mülteci krizi insanlık krizidir, mültecilere her saldırı insanlara saldırıdır. Bu konuda güçlü bir halk hareketi örmek zorundayız.
Umudun adresi barıştır!
Mültecileri pazarlık kozu olarak ölüm yolculuğuna sürüklemek büyük vicdansızlık evet ama onları sınır kapılarında bekletmek gazla mermiyle müdahale etmek de vicdansızlıktır. Mültecilere Avrupa’daki bütün devletler kapılarını açmalıdır. Herkes bu insanların kanı ve canı pahasına kazandıkları parayı ortaya koysunlar. Bu insanların barınma, sağlık ve diğer bütün temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir uluslararası fon kurulmalıdır. Bir uluslararası girişim oluşturulmalıdır. Bu devletlere bırakılamaz sadece. Kimse onları dinlemiyor, acılarını dinlemiyor. Bu insanlık adına utançtır. O nedenle hep birlikte bu insanların umudunu canlandırmak zorundayız. Umudun adresi bellidir: Barış.
Bölgede barış, bu ülkede barış. Ülke içinde çıkan toplumsal sorunlar çözülemez demiştik kongrede. Ülkeler arası sorunlar da savaşla çözülemez. Biz diyalog, siyaset, diplomasi yollarının açılmasını istiyoruz. İktidarlardan değil. Bunların açılması için halkların daha kararlı mücadele etmesini istiyoruz. Hep birlikte gelin bir ülkeye ve coğrafyaya coğrafya hakim kılacak mücadeleyi büyüteli, sesi yükseltelim. Bu ülkede ve bu coğrafyada acı çok.”
“Kimse tehditlere, şantajlara aldırmasın. Bu savaşa yüksek sesle hayır demeliyiz”
“Bundan 4 gün önce İdlib’de bir saldırıda, sayısı farklı şekilde söyleniyor ama ilk açıklamalara göre 34 sonraki açıklamalara göre 36 asker hayatını kaybetti. Ve ölümler bununla sınırlı kalmadı. Ölüm haberleri gelmeye devam ediyor, ölen her insan yüreğimizden bir parça alıp gidiyor, hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. O acı bizim yüreğimizdedir. Ölen her bir askerin ailesine, sevenlerine buradan sabır ve başsağlığı diliyorum. Fakat unutmayın savaş devam ederken ölenlerin milliyeti, cinsiyeti çevresi ve geldiği köken sorulmuyor. İnsanlar farklı milletten inançlar, insanlar ölmeye devam ediyor. Orada ölen herkesin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Savaş insanları, insanların gerçek hayatlarını yok ederken, buna ayrımcı yaklaşmak vicdanları yok eder. Bu savaşa yüksek sesle hayır demeliyiz. Lütfen hiç kimse şantajlara tehditlere aldırmasın. Çünkü bugün sessiz kalırsak yarın daha büyük bedeller ödeyeceğimiz tarihin pek çok tecrübesi ile kanıtlanmıştır.”
“Türkiye’nin demokratları, emekçileri kadınları, gençleri birlikte barış mücadelesini büyütelim”
Yine tehditler savruluyor, bize yeni çeşitli oyunlar ve manevralar ima ediliyor, fakat biz bunlara aldırmıyoruz. Türkiye halklarına yeniden yeniden sesleniyoruz. HDP bu ülke için umuttur, şanstır. Çünkü HDP, her türlü savaşın ve şiddetin karşısında demokratik siyaseti her türlü karanlığın karşısında demokratik çözümü savunan ve savunmaya devam eden neredeyse tek partidir. Demokratik siyaset bizim yolumuz, barışçıl çözüm bizim hedefimizdir. Barışçıl çözümden kastımız elbette en başta Kürt sorunu ile ilgili çözümdür. Biz barış çağrılarını Kürt sorunu ile yaparken bazıları farklı yorumluyor.
Bizim tek muhatabımız var: Toplumdur. Türkiye’nin demokratları, vicdanlı, iyi, ahlaklı insanları, emekçileri, kadınları, gençleri gelin barış mücadelesini büyütelim, iktidara barışı hep birlikte dayatalım, yapmıyorsa o iktidarı değiştirelim. Biz kimseye gelin masa kurup oturalım diye çağrıda bulunmadık, demokrasi ittifakından söz ederken toplumla ittifaktan söz ediyor, her kuruluşu ve örgütlenmeyi muhatap alıyoruz ama muhalefet partileri de muhatabımızdır.
“Gelin birlikte demokrasi ittifakını örelim”
Gelin birlikte demokrasi ittifakını örelim, birleşebileceğimiz, uzlaşabileceğimiz, mutabık kalabileceğimiz temel ilkeleri tespit edelim. Temel değerleri müzakere edelim ve ülkeye yeni bir yol örelim. Biz bunu gizli kapaklı hiçbir zaman yapmadık. Hiçbir zaman hiçbir partiyle kapalı kapılar ardında müzakere yapmadık. Çağrımız açıktır, tutumumuz şeffaftır. Demokrasi barış ve özgürlük isteyen herkese temel ilkeler etrafında bir araya gelmeye hazırız. Muhalefet partileri sorumlulukların yerine getirmezse çağrımızın onların tabanına ve bizim tabanımızadır. Hiçbir partiye sıcak bakmayan bütün iyi insanlaradır. Gelin buluşalım bu gidişata hep birlikte son verelim. Eşit, kardeşçe ama eşit ve özgür birlikte yürüyelim. Ancak bu şekilde savaş ve talan politikalarını, bu yalanı, bu kanı ancak bu şekilde durdurabiliriz.
Ortadoğu’da güçlü bir barış hareketi kurma imkanımız var
İktidara savaş politikaları üzerinden eleştirilerde bulunan Sancar, devamla şunları söyledi: “Biz biliyoruz savaş başlayınca ilk kaybedenler yoksullardır, hem çocuklarını hem de ekmeklerini kaybederler. Çünkü bu savaşlar bir yerlerde finanse edilecek, atılan her bombanın, atılan merminin, kalkan uçağın maliyeti var. Zaten şu son bir aya baktığımızda, ekonomide yaşananları dikkatle görmeniz gerekiyor. Göz ucuyla izlediğinizde ya da kendi mutfağınıza cebinize baktığınızda bunun nasıl gerçekleştiğini hemen keşfedersiniz. Ey bu ülkenin onurlu insanları, bu ülkenin emeği ile ekmeğini kazanmaya çalışan tertemiz vicdanlı insanları, bu savaş öncelikle sizi, bizi vuruyor. O nedenle en çok biz emekçiler, kadınlar gençler savaşa güçlü bir şekilde hayır demek zorundayız. Biz diyoruz ki Ortadoğu’da güçlü bir barış hareketi kurma imkanımız var. Ortadoğu’da savaşlardan zarar gören bütün halklara buradan çağrı yapıyoruz. Hep birlikte, ülke, sınır farkı gözetmeden, inanç farkı, hiçbir sınıra aldırış etmeksizin, gelin hep birlikte bir barış hareketi kuralım. Gelin hep birlikte güçlü bir barış hareketi kuralım.
Bütün Ortadoğu’nun, barışın, eşitçe yaşamın en önemli savunucusuyuz. Halklar arası eşitliği, kardeşliğin şartı olarak görüyoruz. Ve kardeşlik, eşitlik üzerine kurulduğun bütün savaş baronlarını durdurabilecek kadar güçlüdür, güçlü olacaktır. Çağrı yapıyoruz, ele ele verelim, Ortadoğu'da barış ve demokrasi kuracak sesi ortak hale getirelim, biz bir araya gelemezsek, şu ittifaklar, bu ittifaklar diye pazarlıklar devam edecektir. Şu ülkeler bununla ittifak kurdu, bu ülkeler bununla manevra yaptı denecektir, deniyor zaten. Biz de diyoruz ki; bütün o ittifak arayışlarının temelinde sermayenin, savaş şirketlerinin çıkarı vardır. Yarın öbür gün de yıkılan şehirleri, ülkeleri imar etme adı altında, oradaki kaynakları talan etme planı vardır. O nedenle sevgili Ortadoğulu insanlar, aydınlar, her inançtan ve milletten kardeşimiz, bu çağrıyı dikkatle dinleyin ve kulak verin.
Barış hareketi bütün muktedirlerin uykularını kaçırır
Her bir halkın en temel haklarının tanınmasıdır. Muktedirlere değil, haklara yol gösterelim, muktedirlerin arkasında değil, halkın içinde yürüyelim. O zaman Ortadoğu’ya barışı getirebiliriz. Barış sağlanmadan önce sadece böyle bir hareket ortaya çıktığı anda bile bütün muktedirlerin uykuları kaçacaktır. Umutlar daha da büyüyecek, yüzler gülmeye başlayacaktır. Toprağın altında yatan mezarsız ölüler coğrafyası olmaktan çıkaralım bu coğrafyayı. Birileri yüzyıl savaşlarından söz ediyor, biz bıkmadan usanmadan ebedi barıştan söz edeceğiz. Bu barışı, adalet ve barış üzerine kurmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Uğraşmaya devam edeceğiz 30 yıl savaşlarına asla izin vermemeliyiz. Ama barıştan asla taviz de vermemeliyiz. 30 yıl savaşları bundan 400 yıl önce yaşandı. Avrupa’nın 3’te biri çöl oldu. Nüfusun 3’te biri öldü Avrupa’nın. Hayır tarih bu şekilde tekerrür etmeyecek. Bu coğrafyayı ölümlerin değil hayatın coğrafyası haline getireceğiz. Hayat da renklilik de çeşitlilik de burada doğmuştur.