‘’Türkiye ne yazık ki hiçbir alanda dış politikasında Türkiye halklarının lehine dair bir politika yaptığı söylenemez. Sadece AKP’nin iktidarda kalma kaygısını taşıyan bir politika diyebiliriz.’’ Orta Doğu Uzmanı Bereket Toprak ile Türkiye’nin dış politikasını konuştuk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TBMM'nin 7 Ocak'ta açılmasının hemen ardından Türk askerinin Libya'ya konuşlandırılması için hazırlanacak tezkerenin milletvekillerinin onayına sunulacağını açıklaması, 27 Kasım'da Ankara ile Trablus hükümetleri arasında 2 önemli mutabakat muhtırasının imzalanmasıyla başlayan sürecin yeni bir evreye girdiğini gösterdi. Libya’nın yeni Suriye olacağı Dünya basınında Yer aldı ne düşünüyorsunuz?‘’
''Başta şunu ifade etmek gerekiyor. Bu konu bugün Arap dünyasını en fazla meşgul eden sorunların başında geliyor. Bütün analistlerin, televizyonların ve basın dünyasının tartıştığı bir meseledir. Gelinen noktada bir sonuçtur. Ama bunun bir öncesi vardır oda İdlip meselesidir. İdlip’te bugün Erdoğan’ın Ruslara, İranlılara Soçi zirvelerinde vermiş olduğu taahhütleri yerine getirememe sonucu başlayan saldırılar, Rus desteği ile Suriye’nin İdlib’i alma çabası söz konusudur. Tabi ki burada Erdoğan bu meselede en azından dikkatleri başka yöne çekmek ve Rusya’yı biraz daha fazla zorlayarak, zaman kazanma adına bugün Libya meselesinden nasıl faydalanırım mantığıyla hareket etmeye başladı. Libya’da başlayan doğalgaz arayışı Güney Kıbrıs, Yunanistan, Mısır, İsrail ve Lübnan ortak antlaşmasıyla Doğu Akdeniz’de bir ittifaka vardığı biliniyor. Bu durum Türkiye’yi dışlayan bir yaklaşımdır. Aynı güçler Libya’da süren çatışmaların bir tarafı olarak General Hafter’i destekliyorlar. Dolayısıyla Erdoğan hem dengeleri değiştirmek hem de doğalgazın İsrail’e ve Mısıra ve oradan da Avrupa’ya çıkması gereken gazın önünü kesmek için bu hamleyi Libya üzerinden yaptı. Tabi Saraç hükümetini, ittifak güçlerini destekliyor olması bir yana, ikinci yanı ise Saraç hükümeti esas itibariyle Müslüman Kardeşleri ve diğer radikal İslamcılardan IŞİD’e kadar varan güçleri içinde barındıran bir iktidar söz konusudur. Bu fırsatla Kuzey Afrika’ya bir hamle yapma planı ile işin içine girdiler. Bu plan aynı zamanda Rusya’yı sıkıştıran bir hamledir. Diğer bir yandan da Avrupa’ya mesajdır. Önümüzdeki ayın başında Almanya’da gerçekleştirilecek olan Libya zirvesine Müslüman Kardeşleri ve kendine destek sunabilecek devletleri kendi planlarına katma çabalarına girdiler. Bu çabalardan bir tanesi Tunus ziyareti bununla ilgilidir. Diğer taraftan Cezayir’i kendine katmaya çalıştı. Fakat Cezayir bu katmayı reddetti. Sonradan Tunus’ta aslında böyle bir söz verilmediğini ve bunda Libya’nın iç çatışmalarında taraf olmayacağını ifade ettiler. Bütün bunlar aslında Libya’ya asker göndermenin altında yatan çok farklı konular olmakla birlikte, hepsini birbirine bağlayan sebeplerdir. AKP’nin Orta Doğu politikasıyla ilgili bir sorunu ifade ediyor. Türkiye’de ki ekonomik krizi ve iç bunalımı örtmenin de bir versiyonu olarak algılamak gerekir. AKP iktidarının giderek sıkışan ve başarısızlığa uğrayan dış politika’nın ürünleri olduğu olarak ortaya çıktı. Son hamleler olarak niteleyebiliriz.’’
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), 12-25 Aralık'ta İdlib vilayetinde çoğu Marat El Numan kentinden olmak üzere 235 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını, on binlerce kişinin Türkiye sınırına doğru kaçtığı bildirilmişti ve bunun neticesinde Maarat El Numan'ın (Maarat el Numan başkent Şam ve Halep'i birbirine bağlayan önemli bir otoyolun üzerinde bulunuyor. Esad güçlerinin ilk amacının 2012 yılından beri kapalı olan yolun kontrolünü ele geçirmek olduğu anlaşılıyor)neredeyse hayalet şehre döndüğünü açıkladı. Turkiye’nin iç ve dış politikası bu durumda nasıl ilerleyecek? Ve çatışmalar yeniden nasıl oldu’da şiddetlendi?
‘’Çatışmalar neden şiddetlendi ve alevlendi. Bunun temel nedeni şudur: Bugün Birleşmiş Milletlerce (BM) terör örgütü kabul edilen IŞİD ve onun türevleri olan Müslüman Kardeşlere kadar uzanan yelpazeleri, Suriye’nin İdlip kentini işgal etmiş durumdadır. Özellikle Suriyeli olmayan Uygurlar ve Çeçenler 15 bin grup olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Uygurların ve Çeçenlerin büyük kesimi Türkiye’den geçtiler. Amaç Suriye yönetimine karşı bir emirlik oluşturma hedefindeler. Son birkaç yıldır Türkiye’nin dayatmasıyla Rusya’nın da arabuluculuğu ile Soçi’de antlaşmaya varıldı. Türkiye, İran ve Rusya bir garantör ülkeler olarak belirlendi. Sorunu barışçıl yolda çözmek için bir araya geldiler. Türkiye sorunu barışçıl yönde çözebileceğine dair söz verdi. Sonuç itibari ile verdiği sözü yerine getiremeyince, Suriye Hükümeti ‘artık tahammülümüz yok’ deyip saldırıya başladı. Rusya Çeçenlerden dolayı kendilerine karşı bir saldırı olacağından Suriye Hükümetini destekledi. Tabi bu durumda yüz binlerce sivil yerinden edildi. Bu terör güçleri sivilleri kendilerine karşı kalkan yapmaya çalıştılar. Binlerce sivil Türkiye sınırına gelmeye başladı. Türkiye ise bu durumu Avrupa’ya karşı bir koz olarak kullanmak istiyor. Bence Türkiye’nin Suriye’ye yönelik dış politikası elle tutulur bir yanının olmadığının göstergesidir.''
Suriyeli muhalif lider Nasr Hariri uluslararası topluma ülkenin muhaliflerin kontrolündeki son bölge olan İdlib'te tehdit altında olan milyonlarca sivile yardımcı olma çağrısında bulundu. Sizce İdlip sorunu Rusya ve Türkiye’yi karşı karşıya getirir mi?
‘'İdlip meselesinde zaten Suriye ve Türkiye hükümetinin ilişkilerinin zedelendiğini gördük. Bir kere daha Libya meselesinde karşı karşıya geldiler. Rusya Libya’da ekonomik ve siyasi amaçlarını Arap Baharı ve Kaddafi dönemindeki ilişkilerini eski gücüne dönmek amacıyla ‘ABD’ye karşı hegemonyasını güçlendirmek‘ diye bir stratejisi var. Libya, Mısır ve Tunus’u kapsayan bir stratejisidir. Türkiye’nin tamamiyle Rusya’ya karşı olan İslami güçleri destekliyor olması yeniden Türkiye’yi Rusya’yla karşı karşıya getirmiş durumdadır. Bütün bunlar Türkiye ile Rusya’yı gerek Libya Gerekse İdlip’te çatışmaya kadar götürür mü? Ben o kanaatte değilim. Çünkü henüz o düzeyde değiller. İki ülkeyi birbirine bağlayan enerji, askeri, S-400,Türk Akımı, Ticaret ve Turizm alanlarında ortak çıkarları var. Rusya ile bir NATO ülkesinin bu tür ilişki içerisinde olmasında, Rusya ciddi anlamda önem vermektedir. Kolay kolay Türkiye’yi dışlama ve karşısına almayacağı gibi görünüyor. Ama daha çok Türkiye’nin Suriye’de ve İdlip’te ki on iki askeri noktasıyla garantör konumumu ile devam etmesinin imkânı yok. Çünkü Türkiye ‘ Suriye’nin bütünlüğünü ve egemenliğini tanıyoruz’ diyerek imza atmışlardır uluslararası alanda.Türkiye’nin hala işgalci bir güç olarak kalmasının bir lüksü yoktur. Suriye Hükümeti BM hala temsilcisi olan ve temsilcisi olan bir ülkedir. Neden Şam yönetimi ile değil de muhalif güçlerle, geçiş hükümeti ile ilişki içerisindesiniz. Dolayısıyla Türkiye ne yazık ki hiçbir alanda dış politikasında Türkiye halklarının lehine dair bir politika yaptığı söylenemez. Sadece AKP’nin iktidarda kalma kaygısını taşıyan bir politika diyebiliriz.’'
(Haber ANATOLİA – Emrah BAKIR )