KORKUT AKIN yazdı: “Düşünceleri bir yana yaşam felsefesi açısından gerçekten örnek alınması gereken biridir İbrahim Kaypakkaya… Ölümünden bunca yıl sonra da önderliğini sürdürüyor.”
KORKUT AKIN
“Unutmam 18 Mayıs’ı…”
nasıl unutulur ki! İlk duyduğum andan başlayarak bir ağıt değildi… bir isyan ve o isyanın umut dolu çağrısıydı…
Geleceği öngörebilmenin en belirleyici yollarından biri tarihi iyi bilmek, iyi anlamaktır. Okullar da dahil, genellikle resmi tarih (o da hep sansasyonla dolu, sözüm ona başarılı) öğrendik. Biraz irdelemeye çalışsak, biraz üzerine eğilsek, engellendik. Şimdilerde sözlü tarih çalışmaları yapılıyor da, insanlar birebir kendi yaşadıklarını ve/veya düşündüklerini anlatıyor; bizler de okuyup öğreniyoruz.
Sadece bizde değil, bütün dünyada, en ücra köşelerinde bile bir özgürlük rüzgarı esiyordu 1960’larda… Fransa’dan kopup gelen o rüzgar, bizde de fırtınalar estirdi. Kimi açıdan olumlu, kimi açıdan da alabildiğine acılı yıllardı…
Emrah Cilasun, düşüncelerini çok beğendiği, o düşüncelerin başkalarına da ulaşmasını istediği, daha önce belgeselini de (Kırmızı Gül Buz İçinde) yaptığı İbrahim Kaypakkaya’nın “Bilinmeyen Yazılar”ını toplamış.
Dünya halkları birleşin!
Aradan geçen 50 yılda köprülerin altından çok sular akmış, yıkılmaz denilen Sovyetler Birliği yıkılmış, ‘reel’ sosyalizm dönemini kapatmış, daha da önemlisi -bizim ülkemiz için- her şey geriye gitmiş… Buna karşın o dönemde yaşananları, dile getirilen düşünceleri, oluşturulan teorileri okumak, geleceği daha iyi kavramak için zorunlu.
1970’te Mao Zedung’un, özellikle antiemperyalist temelli bir bildirisinin etkisiyle Maocu olan, Çapa Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi İbrahim Kaypakkaya, arkadaşları ‘yumuşak’ Maoculuktan yanayken, keskin Maocudur. Hayata ve geleceğe o çerçeveden bakar. Bu ‘keskin’liği alabildiğine ileri görüşlülüktür, örneğin Kemalizm’i ilk o irdeler ve niteler. Kürtlerle birlikte olmasına, onların arasında örgütlenmesine rağmen “Milli Kurtuluş Mücadelesi”, “Milli Kurtuluş Cephesi”nde Kürtlerden tek kelime etmez. Muhakkak ki dönemin düşüncesi, bilgi birikimi ve deneyimi bazı hususları dile getirmeye izin vermiyordur.
Kitabın üçte biri, Kaypakkaya’yı anlatan söyleşiler ve yazılar… Diğer bölüm ise Kaypakkaya’nın yazıları. Bugün, özellikle gençler, kulaktan dolma yarım yamalak bilmek yerine o dönemin düşüncelerini yine o insanların (burada İbrahim Kaypakkaya) kaleminden öğrenmelidir. Bilmediğiniz bir düşünceyi eleştiremeyeceğiniz gibi savunurken de yetersiz kalırsınız.
Düşünceleri bir yana yaşam felsefesi açısından gerçekten örnek alınması gereken biridir İbrahim Kaypakkaya… Onun içindir ki “ser verip sır vermeyen yiğit” olarak anılır hâlâ.
Savunmasında ki, iki üç sayfayı geçmez, isim vermekten, bulunduğu yeri söylemekten, örgütünün adını değil ama ilişkiler ağını vermekten kaçınır. Zaten onun için de işkenceyle öldürülür.
Yazarın görüştüğü arkadaşlarıyla yaptığı söyleşilerden notlar da gösteriyor ki, İbrahim Kaypakkaya, ölümünden bunca yıl sonra da önderliğini sürdürüyor.
Fırtınalı Yıllarda İbrahim Kaypakkaya
Emrah Cilasun
Bilinmeyen Yazılar
Tekin Yayınevi
Mayıs 2016
261 s.