HDP Diyarbakır Belediye Eş Başkan adayı Hülya Alökmen Uyanık: “Ülke üzerinde karabasan gibi yerleşmiş umutsuzluk duygusunun, ‘artık bir şey değişmez’ algısının değiştiğini görüyoruz halkımızda.”
Röportaj: SiyasiHaber
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayı Hülya Alökmen Uyanık, 31 Mart yerel seçimlerinin politik anlamı, yerel yönetim anlayışı, kayyum uygulamaları ve halkın seçime yönelik ilgisi üzerine sorduğumuz soruları yanıtladı.
Alökmen-Uyanık: “Diyarbakır politik bir kent. Son yıllarda yaşananlar bunu daha da arttırdı. Onlara çok fazla bir şey anlatmak durumunda değiliz. Dünyayı, Ortadoğu’yu, Türkiye’yi bize çok iyi tahlil ediyorlar. Seçimin bizim için ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Öyle yaklaşıyorlar. Böyle bir halk gerçekliği var önümüzde.”
31 Mart yerel seçimleri ne kadar yerel? Bu seçimlerin genel siyaset açısından anlamı ve önemi nedir?
Aslında AKP iktidarı sistem değişikliği çabasına girdiğinden beri seçimleri sürekli kendini onaylatma aracı olarak gördü. 2014 yılından beri 7. seçimi yaşıyoruz. Önümüzdeki yerel seçimleri de bu bilinçle değerlendirmek gerekir. Ama görüyoruz ki AKP-MHP İttifakı bu seçimi bir beka sorunu olarak gösteriyor, sanki çok önemli yol ayrımındaymışız gibi bir hava yaratıyor. Bir yandan kendini yeniden onaylatma, diğer yandan aslında yaşadığı sistemsel ve ekonomik krizi perdeleme derdindedir. HDP içinse seçimin anlamı, gasp edilen belediyelerimizi yeniden kazanma, belediyeleri alamayacağımız yerlerde de AKP-MHP İttifakına kaybettirmedir.
‘‘Yeniden kayyum atarız’ tehdidi kaybedeceklerinin göstergesi’
HDP/DBP’nin kazandığı ve yönettiği 100’e yakın belediyede halkın seçtiği yöneticilerin görevinden alınması, hapse atılması ve yerlerine kayyumlar atanmasını neye bağlıyorsunuz? İktidar, kayyumların yönetiminde bölgeye çok miktarda yatırım yapıldığını, halkın memnun olduğunu iddia ediyor. Sizin gözleminiz ne?
O süreci tekrar hatırlamak gerekirse… Aslında AKP iktidarı 15 Temmuz kalkışmasını bahane edip ülkenin tüm muhaliflerine karşı bir baskı uyguladı. Bir bütün olarak basın, akademi, gençlik, kadın hareketleri, emekçi hareketleri korkunç baskılar yaşadı. Bunun yanında bir aşamaya ulaşmış Kürt hareketi de, ki aslında çok önceden devlet tarafından planlandığı ortaya çıkan bir diz çöktürme planı ile, ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Seçilmiş milletvekilleri, Partimizin eş genel başkanları dahil olmak üzere cezaevlerine atıldı. 96 belediyemiz kayyum marifetiyle hukuksuz bir şekilde gasp edildi. Belediye eş başkanlarımız tutuklandı veya ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Yaptıkları hukuksuzluğu gizlemek için birçok yalan yanlış propagandalar yapıldı. Bugün bunun güzellemesini yapmak zorundalar ve sürekli iyi hizmet yaptıkları iddiasında bulunuyorlar. Ama bunun yanında hiç utanmadan “tekrar kayyum atarız” tehditlerini savuruyorlar. Bu bile kaybedeceklerinin göstergesi. Giderayak belediyelerde bulunan tüm taşınmazları, aslında halkın olan mülkleri nasıl yandaşlarına, kaymakamlıklara devrettiklerini görüyoruz. Belediyeleri nasıl borç bataklarına batırdıklarını da devraldıktan sonra göreceğiz. Bağımsız heyetler eliyle yapılacak idari ve mali denetimlerin sonuçlarını halkımızla paylaşacağız.
Erdoğan’ın HDP’lilerin belediyeleri kazanmaları halinde görevden alacaklarını ve yerlerine yine kayyum atayacaklarını dile getirmesi, HDP’nin seçmeni üzerinde nasıl bir etki yaratıyor? Örneğin, seçimlerin önemsiz olduğu fikriyle sandığa gitmeme eğilimi var mı?
Bu söylemler aday belirlememize yönelikti aslında, oradan bir ayar verme isteği idi. Seçim yaklaştıkça sürekli dillendirir oldular. Halkı sandıktan uzaklaştırma gibi bir dertleri var. Ama halkın buna tepkisi, oy oranını arttırıp tekrar kayyum atamaya cesaret etmemeleri yönündedir.
‘Yerel yönetimlerde alan ve veren ilişkisi değil, beraber yönetim’
Diyarbakır’da HDP belediyeciliğine ilişkin çeşitli eleştiriler getiriliyor: Kentsel dönüşüm projeleri, Kırklar Dağı’na site yapılması vb. Bu konularda sizin görünüz nedir?
Biz halkımızın arasında gezerken sadece oy talebinde bulunmuyoruz. Bugüne kadar yaptığımız eksiklikleri onlardan dinleyip, çözüm konusunda nasıl ortaklaşabileceğimizi de konuşuyoruz. Tüm toplumun sorunlarının çözüm yeri olacak kurulları nasıl hayata geçiririz ve güçlendiririz konusunu birlikte değerlendiriyoruz. Yerel yönetimlerde alan ve veren ilişkisi değil, beraber yönetim, hala ilk derdimiz. Halka çok daha fazla dokunma, daha fazla karışma görevi önümüzde duruyor.
Önceki dönemlerde halkın söz ve iradesi şehir yönetimine yeterince taşınabilmiş miydi? Seçimi kazandığınızda yerinden yönetim/halkın yönetime katılması nasıl gerçekleşecek? Bunun mekanizmaları neler olacak?
Eski dönemde tüm dinamiklerin, STK’ların içinde olduğu Kent Konseyi pratiğimiz vardı. Belediyenin tüm kararları, bütçesi Konsey’e gelir, kentin sorunları orda tartışılır, kararlar alınırdı. O uygulama, yine Valilik müdahalesi ile işlemez hale getirildi. Bunu yeniden hayata geçirmeliyiz. Kent Sözleşmesi şeklinde, bir nevi kentin anayasası sayılabilecek bir çalışma sürdürülüyor. HDP Genel Merkezi’nin bir çalışmasıydı. Kentin tüm STK’ları ile 7 toplantı yapıldı. Bu hafta sonu da yapılacak. Bu da bize rehber olacak nitelikte.
Seçildiğinizde toplumsal cinsiyet eşitlikçi ve kadın özgürlükçü anlayışınızın şehir yönetimine yansıması nasıl olacak?
Bizim yerel yönetimlere bakış açımız cinsiyet eşitlikçi, katılımcı, ekolojik ve yerinden yönetimcidir. Bunun yanında eş başkanlık sistemi olmazsa olmazımızdır. Bu dönem de devam ettireceğiz. Bu bile aslında kadın bakış açısını yerel yönetimin her alanına yansıtma iddiamızın bir göstergesidir.
‘Mutlaka kazanacağız’
Halkın genel olarak seçimlere ilgisi nasıl? Diyarbakır’da yürüttüğünüz HDP seçim çalışması halkta nasıl bir karşılık buluyor?
Diyarbakır politik bir kent. Son yıllarda yaşananlar bunu daha da arttırdı. Onlara çok fazla bir şey anlatmak durumunda değiliz. Dünyayı, Ortadoğu’yu, Türkiye’yi bize çok iyi tahlil ediyorlar. Seçimin bizim için ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Öyle yaklaşıyorlar. Böyle bir halk gerçekliği var önümüzde. Coşkulu bir ilgi var aslında. Ülke üzerinde karabasan gibi yerleşmiş umutsuzluk duygusunun, ‘artık bir şey değişmez’ algısının değiştiğini görüyoruz halkımızda.
Umudumuz diri, kadınlarımıza, gençlerimize, siyasetimize ve geleneğimize güveniyoruz. Mutlaka kazanacağız!