Engellilerin haklarına yönelik resmi makamların size göstereceği çok sayıda hukuk belgesinden söz etmek mümkündür. Örneğin, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün web sayfasına girdiğinizde karşınıza uzun bir liste çıkacaktır.
Bütün bunlar, engellilerin yaşamına ne ölçüde yansımaktadır sorusu ise geniş bir araştırma alanı olarak karşımızda durmaktadır. Yaşamın içinden edinilen deneyimler, medyaya yansıyan kimi olaylar, hukuk belgeleriyle yaşam arasında geniş bir uyumsuzluk alanı olduğuna işaret etmektedir.
Son zamanlarda, engellilerin haklarıyla yaşam arasındaki bağları değerlendiren, hukuk ile yaşamdaki karşılıklarını ölçümleyen araştırmaların ortaya çıkması önemli ve sevindirici bir gelişmedir.
Engelli örgütlenmesini yalnızca “yardım” üzerine kurgulayan yerleşik anlayışın da kısmen kabuğunun kırıldığını izliyoruz. Haklarını arayan, uygulamasını sorgulayan, araştıran ve hak ihlalini önlemeye yönelik çabalara tanık oluyoruz.
Bunun başarılı örneklerinden birisi, “Mevzuattan Uygulamaya Engelli Hakları İzleme Raporu” olarak Temmuz 2014 tarihinde yayınlanmıştır. Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği tarafından yayınlanan rapor, alt başlığında da belirtildiği gibi “Erişilebilirlik, Eğitim, Çalışma Hayatı ve Sağlık Verileri Analizleri”ni içeriyor. Çok sayıda engelli örgütünün ve akademisyenlerin de katkılarıyla hazırlanan raporun tamamını okumak ve yararlanmak isteyenler için, sayısal (digital) versiyonuna erişmek mümkündür.
Biz “sendika.org” için daha çok “çalışma hayatı” bölümüne odaklanmaya çalışacağız.
Engellileri üretimden dışlayan anlayışlar
Toplumdaki ve resmi kurumlardaki engelliliğe bakış açısı günlük yaşamı önemli ölçüde etkilemektedir. Rapor bunun engelliyi “anormal” olarak gören “tıbbi model”den kaynaklandığına işaret etmektedir. Bunun aşılması için engelliliğin, toplumsal model içinde ele alınması gerektiğine vurgu yapılmaktadır.
Yaygın algı anormallik üzerine oturunca, bunun ilk etkilerinden birisi “dışlanma” olarak ortaya çıkmaktadır. Çalışma hayatında fiziki görünümle başlayan, farklı gizli veya gizlenmeye çalışılan gerekçelerle sürdürülmeye çalışılan dışlanma oldukça yaygın hale gelmiştir.
Raporda bu gizlenme biçimlerinden birisinin “yetersizlik” veya “verimlilik” kavramları ile kendisini gösterdiği ifade edilmektedir. “Tıbbi model, engellileri işgücünden uzaklaştırmanın, düşük sosyal statüye razı gelmelerinin, istihdam koşullarındaki problemlerin yine engellinin kendisinden kaynaklandığını meşrulaştırmanın yollarını aramaktadır. Bunun ilk yolu, engellileri ekonomik olarak verimsiz kabul etmektir.”
Kota sistemi tam uygulanmıyor
Engellilerin çalışma hayatından dışlanmasını önleyebilmek veya çalışma hayatına katılımlarını kolaylaştırmak adına “kota sistemi”ne gidilmiştir.
Raporda bu alanda ilk düzenlemenin 1967 yılında Deniz İş Kanunu’nda yapıldığı belirtilmektedir. Kota uygulamasının 1971 yılında İş Kanunu ve daha sonra Devlet Memurları Kanununa eklenen maddelerle daha da yaygınlaştırıldığı vurgulanmaktadır.
“Mevzuatta” olan çalıştırılan işçi sayısı dikkate alınarak özel sektörde en az yüzde 3, kamudaki işçiler için yüzde 4 oranında engellinin istihdam edilmesidir. Devlet ise yine çalışan sayısına göre yüzde 3 oranında engelli memur istihdam edilmesi zorunlu tutulmaktadır.
Kota sistemi, en alt düzeyde ve zorunlu olarak istihdam edilmesi gereken engelli sayılarını belirlemektedir.
Tablodan “mevzuat”ta zorunlu olmasına rağmen kamuda bile istenilen düzeyde engelli istihdamının sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Üstelik son birkaç yıldır açılan sınavlarla, yoğun alımların yapılmış olması dahi bu durumu değiştirmemiştir.
Kota uygulamasına dönük yaygın anlayış, kotanın istihdam edilmesi gereken üst sınır olarak değerlendirilmesidir. İşverenler ve kamu kotayı engelli istihdamını bu sayı ile sınırlamayı tercih etmektedir.
Engelliler çalışmak istiyor
2005-2013 yıllarındaki verilere baktığımızda, istihdam edilmek isteyen engelliler ile istihdam edilen engelliler arasında da ciddi bir fark bulunduğu anlaşılmaktadır.
İŞKUR verilerine göre, iş talebinde bulunan engellilerin ancak yüzde 62’sine iş olanağı sağlanabilmektedir. Kota açıklarının olduğu bir ülkede bu durum bir çelişki göstergesidir.
Kadınlar yine ikinci planda
Engellilere kotaya rağmen istihdamda yer vermeyen bu anlayış, yine yerleşik cinsiyetçi anlayışla ikinci bir ayrımcılığı da ortaya çıkarmaktadır. Cinsiyete göre engellilerin istihdamına ilişkin veriler bunu çok açık biçimde göstermektedir.
İş talebinde bulunabilen engelli kadınların oranı toplam içinde yüzde 27 düzeyinde kalmaktadır. İş bulabilenlerin ise oranı toplam içinde yüzde 14 dolayındadır.
Kendilerine iş bulmakta zorluk yaşayan engelliler, iş bulduklarında ise başka sorunlarla karşılaşmaktadır.
Engellilere yönelik çarpık istihdam anlayışı
Rapor, derlenen bilgiler çerçevesinde engellilerin istihdam edilme biçimlerini şu şekilde sıralanmaktadır.
1- Kalifiye olmayan işlerde çalıştırma,
2- Hiç iş yaptırmama,
3- Kapasitenin üzerinde çalıştırma.
Kamudaki istihdam verileri üzerinden saptanan bu bulguların, özel kesim için de geçerli olabileceği söylenebilir.
Yaygın uygulamalar; yıldırma, bezdirme
Raporda engelliler çeşitli bahanelerle işyerlerinde sindirilmeye, dışlanmaya çalışıldığına ilişkin çeşitli örnekler sıralanmaktadır. “Salt engelli olunmasından kaynaklı uygulanan mobbing, engelli çalışan üzerinden engelli ve engelsiz çalışanlara verilen bir gözdağı olup eşitlik talebinin önüne geçebilmesi bakımından kurum lehine işe yaramaktadır. Eşitlik talebini daha net gösteren çalışan engellilerse daha net bir mobbing süreciyle karşılaşmaktadırlar.”
Raporda engellilere uygulanan ayrımcılık türleri 11 kümede toplanmıştır. Bunlar arasında dikkat çekenlerden birisi “sağlam engellilik” olarak başlığı altında değerlendirilen, istihdamda engelliler arasında ayrım yapılması durumudur.
Bir başka sorun odağı ise “eşitlenme gayreti olarak daha fazla çalışma ve sömürülme” başlığı altında incelenen ayrımcılıktır. Raporda bunun “işverenlerin engelli çalışanlara yönelik sergiledikleri hata odaklı yaklaşım, tehditlerle dolu bir çalışma hayatını ve dolayısıyla engellilerin engelsizlere oranla daha fazla çalıştırılmalarına neden” olduğunu belirtilmektedir.
“Engelli istihdamına yönelik sadece istatistiklere odaklanmak türlü düzeylerde ayrımcılıkları gizlemektedir” tespitinden yola çıkılarak, farklı alanlardan örneğin medya takibi üzerinden de çok sayıda olgu tespit edilmiş ve raporda sergilenmiştir.
Türünün ilk örneklerinden biri olması ve önemli tespitleriyle rapor başarılı bir çalışmadır. Bu tür çalışmalar geliştirildikçe ve yaygınlaştıkça çözüme yönelik çabalara da katkı sağlayabilecektir.
Kaynak: Sendika.org