Yayıncı İlhan Erdost’un Mamak Hapishanesi’nde dövülerek öldürülmesinin üzerinden 38 yıl geçti
7 Kasım 1980’de gözaltına alındı Muzaffer ve İlhan Erdost kardeşler. Mamak Hapishanesi A Blok’a götürüldüler. Saçları ve bıyıkları kesildi; fotoğrafları çekildi. Bir asker, Erdost kardeşleri C-Blok’a götürülmesi için bir yere telefon açıp araç istedi: “C Blok’a gidecek iki tutuklu var, büyük araç gönder. Küçük araç olmaz, anlarsın ya!”
‘Yılanın başı bunlar!’
İki kardeşi tekme tokat Reo denilen kapalı askeri araca bindirdiler. Büyük araç istemelerinin sebebi kardeşleri daha rahat dövmekti. Astsubay Şükrü Bağ, muhafız erlerine dönüp “Yılanın başı bunlar. Bunların analarını ağlatın, yoksa ben sizin ananızı ağlatırım” dedi. Aldıkları emirle dört görevli er, kardeşlere saldırmaya başladılar. Dayağa kısa bir ara verildiğinde Şükrü Bağ, Erdost kardeşlere dönüp, “10 yaşındaki çocukları zehirlediniz. İçerisi sizin zehirlediklerinizle dolu” dedi. İlhan Erdost tekme, yumruk ve copların etkisiyle düşüp, güçlükle ayağa kalktı.
Yarım saatlik bir yolculuk sonunda araç C-Blok F-Koğuşu önünde durdu. İki kardeş hazır ola geçirildi. İlhan Erdost, Şükrü Bağ’a dönüp, ‘Kızımı uyandırmaya kıyamadan geldim. Bizi daha fazla dövdürme komutan’ dedi. Komutan, “Bende küçük kızımı ateşler içinde hasta bıraktım. Bunu daha önce düşünecektiniz” dedi ve askerlere dönüp işkenceye devam emri verdi.
Askerler, iki kardeşi azgınca dövüyorlardı. Coplar inip kalkıyor, tekmeler, yumruklar peş peşe sıralanıyordu. İki kardeş neredeyse kendini koruyamayacak hale gelmişti. İlhan Erdost bir kez daha yere düştü; zorlukla ayağa kalkabildi. C Blok F Koğuşu’nun tel örgülerine getirildiler. Astsubay Bağ’ın emriyle bir süre de burada dövüldüler. Daha sonra tel örgülere geçirilip, kayıtları alındı. Avluda kayıt defterine siyasi görüşleri yazıldı: Sol.
Burada alınıp koğuşun demir parmaklıklarının olduğu yere doğru yürümeleri söylendi. Askerler arkalarından koşup bir daha dövdü. İlhan Erdost tekme, cop ve yumruk yağmuru altında yürürken bir kez daha düştü; başını çiçek tarhına vurdu.
‘O günden sonra adım Muzaffer İlhan oldu’
İki kardeş koğuşa alındı. Bir tahta sıra üzerinde yan yana oturtuldu. Muzaffer Erdost, koğuştakilerden su istedi. Ancak kimse yerinden kıpırdayamıyordu. Bir kez daha su istedi. Bu sırada İlhan Erdost yarı baygın bir şekilde ayağa kalkarak pencereye yöneldi. “Midem bulanıyor; kusacağım!” diye bağırdı. Yere yığılırken koğuştakiler fırlayıp koluna girdi ve bir yere uzandırdılar. Şekerli su getirdiler. Tutuklulardan biri tıp öğrencisiydi; hemen suni teneffüs yaptı.
Koğuştaki tutuklular, Muzaffer Erdost’u içeride başka bir yere aldı. Neden sonra iki tutuklu koluna girmiş kardeşi İlhan’ı yattığı ranzanın yanına getirdiler. Ağabey ve kardeş göz göze geldi. Muzaffer Erdost, kardeşiyle göz göze geldikten sonrasını şöyle anlatıyor:
“Göz göze geldik. O anda dizinin üzerine çömeldi, öyle kaldı, kolları sarktı. “İlhan! İlhan!” dedim, ses vermedi. Yatağa yatırdılar. Biri “Nabzı durmuş” dedi. Üç kişilik bir ekip geldi, yatırıldığı battaniyenin üzerinde İlhan’ı alıp götürdü. Sonra beni boş bir koğuşa koydular. Bir hemşire ve sağlıkçı bir astsubay, zorla iğne yaptı bana. Onun etkisiyle uyumuşum. Ertesi sabah savcı ifademi aldı. “Ölü İlhan Erdost” dediler, kimliğini koydular masanın üzerine. Bir süre ifade veremedim, ağladım. Salı günü akşam geç vakit beni bıraktılar. Ertesi sabah GATA morgunda imam yıkarken buldum İlhan’ı. Hacıbayram Camii’nden Karşıyaka Mezarlığı’na götürdük. Orada bıraktım İlhan’ı. Onun adını almaya, öldürüldüğünü anladığım an karar vermiştim. O günden itibaren adım Muzaffer İlhan oldu.”
Yedi yıllık yargılama
İlhan Erdost’un dövülerek öldürülmesi üzerine Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığı soruşturma başlattı. Dört er hakkında kasten adam öldürmek; astsubay Şükrü Bağ hakkında da kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan dava açtı. Soruşturma sırasında askeri savcılık, İlhan Erdost’u döverek öldüren erlerden birinin muhafız er olmadığını tespit etti. Bu erin, ‘özel amaçla’ gönderildiği ve ‘sağ militan’ olarak bilindiği daha sonra öğrenilecekti.
Görevli üç er, ayrı ayrı 10 yıl 8 ay ağır hapis cezası aldı. Özel amaçla arabaya binmiş olan ere, 8 yıl hapis cezası verildi. Astsubay Şükrü Bağ, 10 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Ceza, Askeri Yargıtay Genel Kurulu’nda da onandı. Bağ’ın avukatları karara itiraz etti. Yapılan incelemeler sonucu ‘Reo marka askeri aracın dışarıya ses ve görüntü vermediği’ yönünde rapor hazırlandı. Yani soruşturmayı yürüten askerlere göre, Astsubay Şükrü Bağ, araç içerisinde iki kardeşin dövülmesini ne görmüş ne de duymuştu.
10 yıllık ceza 6 aya düşürüldü
Askeri Yargıtay 5. Dairesi, astsubayın yeniden yargılanmasına karar verdi. Yeniden yargılama sonucu, Bağ’a “görevi ihmal”den 3 yıl hapis cezası verildi. Yargıtay 5. Dairesi kararı bozdu. Bu sefer 6 ay hapis cezası verildi. İki kardeşin işkenceyle öldürülmesinin azmettiricisi Astsubay Şükrü Bağ, “görevi ihmal” suçundan sadece 6 aylık hapis cezası alarak “sıyırmış” oldu.
İlhan Erdost, her ölüm yıl dönümünde Karşıyaka Mezarlığı’nda anılıyor. Ayrıca aynı gün, Sol ve Onur yayınevlerinden yayınlanmış kitaplar yüzde 50 indirimli olarak satışa sunulmakta.
(GazeteYolculuk)