Kundura İşçileri Derneği Başkanı Yalçın Yanık: “Diğer illerle de ilişki halindeyiz. Hepimizin sorunu aynı. Ve bu sorun karşısında artık işçiler bilinçli ve kararlı bir şekilde işverene karşı tavırlarını koymaktan geri durmuyorlar.”
SiyasiHaber – Röportaj: Kamil Kıranta
Saya işçilerinin Türkiye çapında gerçekleştirdiği hak arama eylemlerine İzmir Işıkkent’teki saya işçileri de katıldı. Eylemlerde İstanbul, Adana, Konya, Antep, Manisa, Hatay ve diğer illerde binlerce işçi yer aldı. Konuyla ilgili Deri Tekstil Kundura İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Yalçın Yanık ile görüştük.
Adana, İstanbul ve Antep'teki ayakkabı sitelerinde başlayan saya işçilerinin eylemleri İzmir'e de sıçradı. Diğer illerdeki eylemleri takip eden Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’nde çalışan işçiler de iş bıraktı. İşçiler hangi taleplerle eyleme katıldı?
Bizler dernek olarak bu tip direnişlerin oldukça uzun zamandır takipçisiyiz. Ayakkabı işçilerinin sorunları sadece şimdinin sorunları değil, yıllardan beri büyüyerek devam eden bir sorunlar yumağı. Yılın belli dönemlerinde, özellikle kesat ya da işin yoğun olduğu dönemlerde, kendi içerisinden küçük küçük dinamizmler oluşuyor, sonrasında da tekrar kendiliğinden sönümleniyor. İzmir'de Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’nde ortalama 30 bin işçi çalışmakta. Genellikle merdiven altı diye tabir ettiğimiz yerlerde çalışıyorlar. En başta çalışma koşullarından dolayı iş güvenliği bulunmamakta. Bu arkadaşların hiç bir güvencesi de yok, çünkü kayıt dışı çalıştırılıyorlar. Işıkkent sitesinde en az 25 bin işçi sigortasız olarak çalışıyor. Sigortalı olanlarınsa; eğer işçi sigorta istiyorsa, primini işveren işçinin maaşından kesiyor. Bazıları da yılın bir kaç ayı sigortalı olarak gösteriliyorlar. Ve en önemli sorunlardan bir diğeri de parça başı ücretlerinin düşük olması. İşçilerin her sene aldıkları ekmek büyük bir hızla küçülüyor. Zaten işçiler çalışma alanlarında özlük haklarına sahip olmadıklarından dolayı, iş güvenceleri yoktu. Bu durumda da çalışma koşulları da işverenin keyfine bağlı. İş olduğu zaman ‘hadi gelin’ diyen işveren, iş olmadığı zaman ‘güle güle’ diyor. İşçiler açlık sınırında yaşıyor. Kısacası talebimiz; insanca yaşanacak bir ücret ve güvencemizin olması için ise sigorta! Normalde bunların zaten kendiliğinden olması gerekiyor. Olmadığı zaman da devletin, SGK'sı ile Maliyesi ile denetimini yapması gerekiyor. Hal böyle olunca sendikalar, dernekler de bunları dile getiriyor. Biz hakkımız olanı arıyoruz, hırsızlık yapmıyoruz. Benim hakkımı devlet neden korumuyor, neden bu denetimleri yapmıyor? 8 saat çalışma hakkını kazanalı 100 seneyi geçmiş değil mi? Işıkkent’te bu koşullarda 8 saat mesai yok, bazen yeri geliyor işçiler 15 saat çalışıyorlar. Ama 10 dakika işe geç kalınca, işi bıraktırma sebebi yapıyorlar. Kısacası yol yok, yemek yok, sigorta yok, iş güvenliği yok, ücretler düşük…
Ülke geneline yayılan bu süreç nasıl gelişti ve şu anda İzmir'deki hareketlilik ne durumda?
İlkin Adana, İstanbul, Konya, Antep, Bursa ve Manisa'da iş bırakma eylemleri silsile halinde ve birimler model alınarak yayıldı. Geçtiğimiz hafta çarşamba günü de Işıkkent’te işçiler iş bırakarak, site içerisinde yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Katılım açısından da oldukça etkiliydi. Bu insanlar sendikayla temas etmemiş olsalar dahi, hem kendi hakları için hem de yanındaki mesai arkadaşının uğruna artık aniden işi bırakıyorlar. Daha önceleri işverenler Suriye'den gelen işçilerle bizleri tehdit ediyorlardı. Şimdi ise Suriyeli arkadaşlar da artık Türkiye'deki çalışma koşullarını öğrendiler, ve bize "Siz yıllardan beri bu koşullarda nasıl çalışıyorsunuz?" diyerek şaşırıyorlar. Daha düne kadar patronlar bizleri Suriyeli işçilerle tehdit ederken, bugün tehdit olarak kullandıkları Suriyeli arkadaşlarımız İzmir'de iş bırakma eylemlerinde öncülük yapıyorlar. İşte bu sebeplerden işçi sınıfının vatanı yoktur.
Diğer illerdeki saya işçileriyle olan ilişkiniz ne durumda ve bundan sonraki süreçte nasıl bir yol izlemeyi planlıyorsunuz?
Diğer illerle de ilişki halindeyiz. Hepimizin sorunu aynı. Ve bu sorun karşısında artık işçiler bilinçli ve kararlı bir şekilde işverene karşı tavırlarını koymaktan geri durmuyorlar. Bu dönem bizler için güçlü bir dönem, bu dönemdeki dinamizmin altına düşmememiz ve güçlenerek çıkmak adına hakkımızı almamız gerekiyor. Bunun için diğer illerdeki saya işçileriyle de görüş alışverişi yapıp, bir dil birliği kuracağız.