Tokat’ta muhtar olan Abdullah Melih Barış’ın arkadaşlık teklifini reddettiği için taciz edilen, ardından 10 kurşunla vurularak öldürülen Nurcan Arslan’ın ailesiyle davanın seyrini ve gidişatı konuştuk.
Nurcan Arslan 30 Ocak 2016’da Tokat’ın Almus ilçesi Kurtuluş Mahallesi Muhtarı olan Abdullah Melih Barış adlı şahıs tarafından İstanbul’da silahla öldürüldü. Vücuduna 10 kurşun isabet eden Nurcan Arslan, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Muhtar Abdullah Barış’ın arkadaşlık teklifini reddettiği için öldürülen Nurcan Arslan’ın davası Bakırköy Adalet Saray’ında görülüyor. 2. Duruşmayı geride bırakan davada Nurcan’ın ailesiyle davanın seyrini ve gelişmeleri konuştuk.
Gelecek duruşma 19 Aralık’ta saat 9:30’ta Bakırköy Adliyesi’nde olacak.
Röportaj: Deniz Avcı
Nurcan’ın davasında 2. Duruşma geride bırakıldı. Süreç nasıl ilerliyor, mahkeme heyetinin tutumu nasıl?
Murat Arslan (Nurcan’ın kardeşi): Sanık Tokat’ta Almus mahallesinde muhtar, normalde İstanbul’da yaşamıyor. Bizim kütüğümüz oraya kayıtlı annem ve babam orada yaşıyor, yazları görmeye gidiyoruz. Ablam sanıkla ilk defa eczanede karşılaştı. Sanık Nurcan’a saplantılı bir şekilde çeşitli tekliflerde bulunup rahatsız etmeye başladı. Nurcan hiç birini kabul etmedi.
Bu teklifler, ısrarlar devam edince Nurcan artık savcılığa suç duyurusunda bulunacağını söylüyor ve şahıs “Bu durum benim muhtarlığımı yakar, çoluğum çocuğum var bir daha seni rahatsız etmeyeceğim.” diyerek Nurcan’ı taciz etmekten vazgeçeceğini belirtiyor. Nurcan’da savcılığa gitmekten vazgeçiyor. Fakat daha sonra sözünde durmuyor, tacizler devam ediyor. En sonunda şahıs Tokat’tan İstanbul’a gelip Nurcan’a son bir defa görüşmek istediğini, son görüşmeden sonra onu rahatsız etmeyeceğini söylüyor, Nurcan da iyi niyetiyle hem de bir daha görüşmek istemediğini de belirtmek için görüşmeyi kabul ediyor. Şahsın yanına gidiyor. Aralarında çıkan tartışmada şahıs yanında getirdiği tabancayla kardeşimi vuruyor.
“Şahsa yardım edildiğini düşünüyoruz ama mahkeme taleplerimizi reddetti”
M.A:Mahkeme sürecinde mobese kameralarının incelenmesi,şahsın telefon konuşmalarının dinlenmesi,arkadaşlarının takibe alınması gibi taleplerimizin hepsine red cevabı aldık. Şahıs şu an cezaevinde tutuklu ama tutukluluk sürecinin sonunda erken tahliye gibi bir durumu da var, ek olarak şahsa yardım ettiğini düşündüğümüz kişiler hakkında da herhangi bir inceleme yapılmadı, sadece ifadeleri alındı. Ama biz bu olayın organize bir şekilde yapıldığını, çeşitli arkadaşlarından yardım aldığını düşünüyoruz.
Ülkemizde kadına bakış belli. Biz bunu değiştirmek için etkinliklerimizi sürdürüyoruz. Katilin en yüksek cezayı alması için uğraşıyoruz. Biz bu olaydan sonra gerek Nurcan için gerek diğer kadın cinayetleri davaları için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Peki katil şu an ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanıyor, eğer bu cezayı almazsa nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz ?
Eğer öyle bir şey olursa temyize gidip, önce Anayasa Mahkemesi’ne, olmazsa AİHM’e kadar gideceğiz. Daha önceden Deniz Aktaş davasında da bu durumun örneği var, ağırlaştırılmış müebbet alınması için bir üst mahkemeye gidildi.
Şahsın evli, 3 çocuk babası olduğunu söylediniz. Peki olaydan sonra ailesine ne oldu ?
M.A:Şahıs tutuklandıktan sonra eşi muhtarlık seçimlerinde aday olup 6 oy farkla muhtarlığı kaybetti. Oradaki halk adeta destek çıktı bu olaya.
Gülcan Arslan (Kardeşi): Kardeşim çok hayat dolu, çok neşeli, saygılıydı. Hiç kimseyi kırmayan biriydi. Çok yardım severdi. Küçük yeğenlerine hala öldüğünü söyleyemedik. Hepimiz bu olaydan sonra çok yıprandık. Kimsenin canına böyle vahşi bir şekilde kıyılamaz kıyılmamalı…
M.A: Hayat devam ediyor biliyoruz. Gittiğimiz her yere hayalimizde Nurcan’ı da götürüyoruz. Herhangi bir şey olunca Nurcan buna ne derdi ne yapardı diye hayal ediyoruz. Hep onu konuşuyoruz.
‘Katil Nurcan’ın örgüt üyesi olduğunu iddia etti’
M.A:Sanık daha az ceza almak için olur olmaz şeyler uydurdu. İlk başta akli dengesinin yerinde olmadığını iddia etti , şu an rapor almaya çalışıyor ama akli dengesi yerinde değilse devlet nasıl muhtar olmasına izin verdi ? Daha sonra Nurcan’ın örgüt üyesi olduğunu, 1 Mayıs’ta çekilmiş fotoğrafları olduğunu, kendisinden para istediğini ve tehdit ettiğini iddia etti. Nurcan işçinin, emekçinin ezilenlerin yanında yer alırdı. 1 Mayıs’a gitmek ne zamandan beri suç oldu? Ama ısrarla Nurcan ile görüşmek isteyen kendisi, hatta bu süreçte Nurcan’ın sosyal medya hesabını hackleyip arkadaşlarına,akrabalarına tehdit içeren çeşitli mesajlar atmış. Hatta kanıt olarak bu yazışmalar da elimizde var. Zaten mahkeme de örgüt üyeliği iddiasını reddetti. Bu mahkeme örgüt üyeliği davası değil, kadın cinayeti davasıdır dedi.
2. duruşmada ise dava için bize küçük bir salon verildi ve bu bahane edilerek mahkemeye gelen aile üyelerinin bir kısmı ve davayı sahiplenmek için gelen kişilerden bazıları içeri alınmadı. Biz de bu durumu protesto ettik. Davaya sadece avukatımız gereği girdi.
‘Katilin tüm talepleri kabul ediliyor, bizimkiler reddediliyor’
M.A: Ayrıca katil can güvenliğinden şüphe ettiğini belirttiği için duruşmalara getirilmiyor. İlk duruşmaya gelmesi ve ifade vermesi zorunlu olduğu halde bilgimiz dışında, duruşma gününden 6 gün önce mahkemeye çıkartılmış ve ifadesi alınıp tekrar cezaevine gönderilmiş. Duruşmalara SEGBİS ile katılma talebi de bizim katılmadığımız, bizden gizli yapılan duruşmada karar alındığından dolayı asıl belirlenen duruşmaya da getirilmedi. Biz de bu durumu duruşmaya geldiğimizde öğrendik. Katil şu an duruşmalara SEGBİS yöntemiyle katılıyor.
Bu arada katilin bütün talepleri kabul ediliyor,bizim taleplerimiz kabul edilmiyor.
Ayrıca benim ek olarak şaşırdığım şey, böyle bir durumda devlet katile avukat veriyor,mağdura avukat vermiyor. Biz kendi avukatımızı kendi imkanlarımızla bulduk ama bulamayabilirdik de ve bu mağduriyeti yaşayan pek çok insan var. Devlet mağdura avukat vermiyor, suçluya “istemese bile” avukat veriyor.
Zaten onlarca dava da insanlar avukat bulamadığı için yıllarca uzayabiliyor ve mağduriyet daha da artabiliyor. Kadın cinayeti davalarında da, başka davalarda da böyle bir durum var.
İlk duruşma 16 Haziran’da idi ama katilin ifadesi 10 Haziran’da yasadışı şekilde getirildi ve ifadesi alındı. Bir daha duruşmaya getirilmedi, davalara SEGBİS yöntemiyle katıldı ve ailenin soru sorma hakkı engellendi.
'OHAL yüzünden Nurcan için stand açamadık'
Ana akım medyada bu konu nasıl yer aldı?
M .A: Burjuva basın bu işin sadece magazin kısmıyla ilgilendi. Yanlış-doğru karışık haber yaptı. Nurcan’ın güvenlik görevlisi olduğunu ve şahsın sevgilisi olduğunu yazdılar ama bunlar yalandı. Ve bu süreçte hem basının hem de yargı organlarının bu tutumu aileyi oldukça yıprattı. Bizim de bu durumda çağrımız, muhalif basının bu konuya daha fazla yer vermesi ve konunun üzerine gitmesi. Biz bu süreçte Nurcan için başta stand çalışması olmak üzere çeşitli çalışmalar yaptık. Ama özellikle OHAL sürecinde çeşitli sıkıntılar yaşadık. OHAL olduğu için stand açmak için bize valilikten izin almamız gerektiği söylendi. Valiliğe gittiğimizde ise OHAL’den dolayı izin verilemeyeceği söylendi. Bu durum böyle bir kısır döngü içinde sürüyor.
Öyle olunca bu yönde çalışmalarımız ister istemez kısıtlandı böylece bu olayı basına ve kitle örgütlerine ulaştırmamızın yolu daralmış oldu. Biz hukukun işlemesini istiyoruz başka bir şey istemiyoruz.
Ayrıca iki mahkeme mi oldu üç mahkeme mi oldu daha onu bile tam anlayamadık çünkü mahkemeye giremedik bu salon meselesinden dolayı. Salona alınmadık yani.
Sürecin nasıl ilerlediğini kendimiz olayın içinde olmamıza rağmen anlayamıyoruz yani.
Bu yaşananlar da ailenin psikolojik durumunu çok etkiledi.
Adalet beklentimiz, katilin indirimsiz olarak cezalandırılması ve acımızın daha fazla çoğaltılmamasıdır. Öfkemiz tüm kadın katilleri en ağır cezayı alana kadar sürecek. Katil’in en ağır cezayı alması için imza kampanyası başlattık.
İmza kampanyasına buradan imza atabilirsiniz.