Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağının 38. gününde, Diyarbakır’da olan muhabirimiz, ablukanın ilk gününden beri nöbet tutan, yasaklar ve özel harekât timlerinin saldırıları sırasında 3 arkadaşları katledilen SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) Diyarbakır Eş Başkanı Selma Atabey ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
ÖZEL HABER/ Siyasi Haber
SES Diyarbakır Şube Eş Başkanı Selma Atabey’in aktardıkları şu şekilde:
“Bu platformu kurarken hedefimize sadece sağlığı koyduk, onun dışındaki siyasal, ideolojik kimliklerimizi dışarıda bırakarak, sadece sağlık için bir araya geldiğimiz bir platform oluşturduk. Bu platformun amacı yaklaşık 1 aydır Sur’da Cizre’de Silopi’de Dargeçit’te, ablukalar altında kalan kentlerimizin ve ilçelerimizin sağlık hizmetinden faydalanamadığı noktada sağlık hizmeti verebilmek.”
‘Sur’dan yaralı çıkışı yok’
“Her gün biz polislerin kurduğu barikata beş, on kişilik sağlık ekibi kurarak ve malzemelerimizi yanımıza alarak gittik, gidiyoruz. Oradaki polisleri ikna etmeye çalışıyoruz.
Biz şunu biliyoruz 1 aydır Sur’dan yaralı gelmiyor, yaralı çıkışı yok. Bu kadar taranmaya, bombaların patlamasına, top atışlarına rağmen oradan hiç yaralı gelmiyor. Hatta şu anda sizler de biliyorsunuz cenazeleri alamıyoruz.
Sur’da alamadığımız üç kişinin cenazesini olduğunu biliyoruz. Doğal olarak biz sağlıkçılar olarak bir tutum belirlemek zorunda kaldık. Ve biz tutumumuzu ne olursa olsun barıştan yana kullandık. Hiçbir kurum, hiçbir devlet insan haklarını bu şekilde ihlal edemez. Şu anda hem yaşam hakları, hem sağlık hakları ihlal ediliyor. Burada 16 gündür ateş yakıp, nöbet tutuyoruz. Her gün barikata gidip içeri girme girişimlerde bulunuyoruz.
Cizre tamamı ile abluka altında. Orada bir çalışmanın yapılması mümkün değil. Şu anda Sur’un yakınında bir yerde, uluslararası dikkati buraya çekme adına böyle bir çalışmaya başladık. KESK, DİSK, TMMOB, TTB, İnsan Hakları, Kadın kurumları, Alevi dernekleri gibi birçok kurum bizi ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerin yanında aynı zamanda bizim birlikte hareket etmeye de ihtiyacımız var. Bu yara hepimizin yarası olmalı, sadece Kürdistan’ın değil. Çünkü biliyoruz ki bu yara giderek genişlemeye devam ediyor.”
‘Bu uzun vadeli savaşın karşısında halkların kardeşliği diyoruz’
“Savaşın ivmesi gittikçe yükseliyor. Buraya askeri sevkiyat çok fazla. Biz şöyle bir sonuç çıkartıyoruz: Bu savaş hemen bitmeyecek, uzun vadeli bir savaş olacak. Bu uzun vadenin karşısına da gerçekten halkların kardeşliği dediğimiz olgu gerekli. Biz burada ne yaparsak yapalım sesimizi çok fazla duyuramıyoruz. O yüzden Batı’daki arkadaşların bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Bugün bizi yakan ateş, yarın hepimizi yakacak!”
‘Herkesin kendi alanında harekete geçmesi gerekiyor’
“Buraya gelinmesini çok doğru bulmuyoruz açıkçası. Çünkü buraya gelen sesler de kesiliyor. Bildiğiniz gibi Bodrum’dan Barış İçin Ekoloji Aktivistleri gelip 4 gün gözaltında kaldılar. Burada onları beklerken şunu düşünüyorduk, “Ben olayım, onlar olmasın.” Gerçekten böyle düşünüyorduk çünkü onlar bizim için gelmişlerdi.
Umuyorum o “devlet aklı” dediğimiz akıl bundan vazgeçer. Bunun adı müzakere mi olur, tartışma mı olur, adı her ne ise halkın üzerinden silahlar çekilmeli, bu ablukalar kalkmalı. Halkın taleplerine kulak kabartılmalı.”
‘Kimileri 90’lı yıllarda yakılmış, yıkılmış köylerine dönmek zorunda kaldı’
“Sur’da 60.000 civarında bilfiil oturan insan olduğunu biliyoruz. Şu anda çok net sayı olmamakla birlikte 5 bine, 6 bine kadar indiğini de biliyoruz. Ablukadan kaynaklı sadece ablukanın içindeki Sur halkı değil, dışındaki halk da top atışlarına maruz kaldı, kurşunlara hedef oldu. Çocuklar okullara gidemedi, okullar kapandı. Hiçbir sağlık hizmetinden yararlanamadılar. İnsanlar gitmek zorunda kaldı. Oradaki halk zaten yoksul bir halk, şehrin diğer ilçelerinde yaşam bulmaya çalıştılar. Kimileri akrabalarına gitti, kimileri 90’lı yıllarda yakılmış, yıkılmış köylerine dönmek zorunda kaldılar.
Sur birdenbire boşalmadı. Baskı sistematik olarak artınca, halk da sistematik olarak boşaltmak zorunda kaldı.”
‘3 aydır çökerteceğiz dediler, olmadı. Olmayacak da…’
“Umut var çünkü ciddi bir direniş var. 3 aydır çökerteceğiz dediler, olmadı. Olmayacak da! Bu halk ne istediğini biliyor. Bir dönem “Kürtler ne istiyor?” sorusu vardı, şimdi herkes Kürtler’in ne istediğini biliyor. Halk bu yönlü adım atmaya, kendini ifade etmeye çalışıyor.
Diğer siyasetçilerin de bunu görmesi gerekiyor. İnsan şunu soruyor: “Halk devlet için mi var? Devlet halk için mi var?” bunu iyi sorgulamak gerekiyor.
Gördüğünüz gibi burada devlet sadece yakan, yıkan, talan eden konumda. Buradaki halkın devleti sevmesi beklenemez. “
“3 arkadaşımız yaralıya yardım ederken katledildi. Şöyle bir bakış açısı var: “Benim öldürdüğümü sen kurtaramazsın. Benim yaraladığıma sen yardım edemezsin.” diyorlar.
Fakat biz burada set olmaya çalışıyoruz, direnmeye de devam edeceğiz. Arkadaşlarla birlikte dayanışarak burada kalmaya devam edeceğiz.“