Birbirinin aynı tip YouTuber’lar, sözüm ona sosyal medya fenomenleri, kısa video kasapları. Şehrin kenarında, mahalle köşelerinde kendi hâlinde yaşayan, çoğunun ruhsal ya da bilişsel engelleri olan insanları buluyor, onları “karakter” haline getirip sosyal medyanın arka sokaklarında dolaşıma sokuyorlar. Kimileri adına “fenomen” diyor, kimileri “deliler” diyor. Ne denirse densin, bu içeriklerin çoğu sömürünün kameralı hâlidir.
Seyredenler için eğlence, onlar için bir hayatın karikatürleşmesi.
Cenk
Cenk, yıllardır İstanbul Taksim çevresinde yaşamını sürdüren ve “Taksim Delisi” lakabıyla bilinen biri. Herkes onunla fotoğraf çektirmek istiyor, sokak ortasında çekilen videoları milyonlarca izleniyor. Ama kaç kişi onun gerçekten ne yaşadığını, geçmişte nelerle yüzleştiğini soruyor?
Sanal medyadaki bazı videolar açıkça ruhsal bir dengesizlik durumunu işaret ediyor. Fakat bunu çözmek değil, “içeriğe çevirmek” derdinde insanlar. Yanına yaklaşan fenomen kılıklılar kahkahalar atıyor, ona zorla tuhaf sorular sorduruyor, sonra da kendi hesaplarından prim yapıyorlar.
Cenk’in söylemleri, aslında bizim utancımız.
Mustafa
Kadıköy Boğası lakaplı Mustafa da benzer bir hikâyenin kahramanı. ‘Rabia’ diye bağırarak yıllarca gündeme geldi. Sosyal medyada sürekli farklı hallerde görüntülendi, tuvalette yakalandı, yerlere düştü. Bunların hepsi telefon kameralarıyla “eğlence” olarak kayda alındı. Ama onun da çoğu zaman psikiyatrik desteğe ihtiyacı olduğu belliydi.
İnsanlar onun hallerine kahkaha attı. Kimse “bir uzaman bu kişiye ulaşmalı” demedi.
Ferdi
Ferdi bir başka sokak yıldızı. Müziği seviyor ama şarkıların sözlerini karıştırıyor. Bu “yanlış söylemeler” TikTok ve YouTube’da binlerce kez paylaşıldı. Mizah unsuru haline getirildi. Ama çok az kişi Ferdi’nin aslında sahici bir yalnızlık içinde yaşadığını fark etti.
Onu keşfedenler, başta destek gibi görünen içeriklerle onun üzerinden bir tık ekonomisi kurdu. Şarkılarını düzeltmediler. Sadece güldüler.
Hayrettin, Testo Taylan ve onlar gibiler
Bu figürler kendi hâlinde yaşarken, birileri onların çevresine dolandı. Kameralarıyla, sosyal medya hesaplarıyla, sponsor bağlantılarıyla. Onlara “fenomen” denmesini sağlayan asıl kişiler bunlar. Aslında Cenk’in, Mustafa’nın ya da Ferdi’nin viral olmasından çok, bu sömürüyü “eğlence” diye pazarlayanlar konuşulmalı.
Hayrettin – Kaosun mühendisi
Hayrettin, bir dönem “şakacı çocuk”tu. Ama son yıllarda YouTube videolarında kaos, yoksulluk, tuhaflık ve farklılıkları içerik malzemesi yaparak “empati değil reyting” kazandı.
Daha da kötüsü, bu tarz insanları “ekrana taşırken” onlara destek olmadan, onları korumadan sadece kendi mizahına figüran yaptı.
Hayrettin, mizah değil manipülasyon üretiyor artık. Şovun adı empati değil, açıkça kaos.
Testo Taylan; Irkçılıkla beslenen şaka
Taylan. Kendini “halk adamı” olarak pazarlayan, sosyal medyada içerik üreterek ün kazanmaya çalışan biri. Ama yaptığı iş halkı anlamak ya da temsil etmek değil. Tam tersine, ötekileştirilmiş insanları aşağılayarak, onların yalnızlık ve kırılganlıkları üzerinden izlenme kazanmak.
Fenomenlerin evlerine gidip onların yaşamlarını “tiye alıyor” Taylan. Bir gün Ferdi’nin yoksul evine, diğer gün engelleriyle yalnızlaştırılmış Mustafa ve Cenk gibi isimlerin evine. ‘Alay’ ediyor onlarla. Başka bir gün ise LGBTİ+ bireylerin evine gidip “yaşam tarzlarıyla” eğleniyor. Mizah kisvesi altında sergilenen bir tahakküm bu. Kırıcı, aşağılayıcı ve doğrudan ayrımcılıktan beslenen bir “eğlence” anlayışı.
Ancak en çok tepki çeken videosu Antep’te çektiği bir YouTube programında yayımlandı. Taylan, sokakta rastladığı küçük çocuklara tost dağıtıyor ama önce şu soruyu soruyor, “Türk müsün, Suriyeli misin?”
Suriyeli olduğunu söyleyen çocuğa tost vermiyor. Daha sonra yere düşmüş bir tost parçasını ona uzatıyor. Bir çocuk “Kürdüm” dediğinde yüzünü ekşitiyor, göz temasını kesiyor. Bu, sadece kötü bir şaka değil. Bu, çocuklara ırkçılığı öğretmeye çalışmak. Erken yaşta, kimliklerinden dolayı değersiz olduklarını hissettirmek.
Taylan gibiler bu çağın karanlık aynası. Başkalarının utancı, yalnızlığı ve kimliği üzerine yükselen bir yeni içerik ekonomisi. Adaletsizlikleri yeniden üreten ama bunu mizah gibi sunan bir tahakküm dili.
Cenk’in kahkahası, Boğa’nın düşüşü, Ferdi’nin şarkı hatası, tost verilmeyen Suriyeli çocuklar… Bunların hepsi ekran başında birkaç saniyelik eğlence olabilir. Ama onlar için bir ömürlük utanç, yalnızlık, damgalanma.
Sosyal medya, onları görünür kılmadı.
Onları vitrine koyup “satılabilir” hale getirdi. Ve bunu yapanlar sadece algoritmalar değil. Onların yanına gidip “abi bir video çekelim” diyen fenomen müsveddeleri. Kendilerine komedyen, sosyal deneyci, içerik üreticisi diyenler.
Asıl sömürge artık yoksulluk değil, farklılık.
Ve her kamera, yeni bir vicdansızlık denemesine açık.