42 yıl önce kontrgerilla tarafından kaçırılıp işkence edildikten sonra öldürülen devrimci hareketin ve Kurtuluş Hareketi’nin öncü kadrolarından Zeki Erginbay İstanbul Kısıklı’da mezarı başında anıldı.
Kontrgerilla tarafından kaçırılıp, işkence edildikten sonra öldürülen devrimci hareketin ve Kurtuluş hareketinin öncü kadrolarından Zeki Erginbay, katledilişinin 42’nci yılında mezarı başında anıldı.
Mezarı başında gerçekleşen anmada Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi adına yapılan konuşmada, Zeki Erginbay’ın katledilmesinin bir dönemin başlangıcı, 12 Eylül’e ilerleyişin bir işareti olduğu belirtilerek, “Zeki Erginbay’ın katledilmesi, ülkeyi 12 Eylül karanlığına sürükleyenlerin güçlenen toplumsal muhalefetten ve kitleselleşen sosyalist hareketten aldığı sembolik bir intikamdı” denildi.
Dün olduğu gibi bugün de AKP/Saray iktidarının ülkeyi sürüklediği ortama dikkat çekilen açıklamada, “Karşımızda 12 Eylül’ü mumla aratacak bir faşist diktatörlük tehlikesi var. Resmi kolluğa gece bekçileri gibi takviyeler yapılırken bir yandan da SADAT, Osmanlı Ocakları, Halk Özel Harekat gibi doğrudan Saray’a bağlı silahlı paramiliter güçler de olası bir durumda toplumsal muhalefeti ezmek için hazırda bekletiliyor” değerlendirmesi yapıldı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“Bundan tam 43 yıl önce 5 Şubat 1977’de Şile yolu üzerinde kalbine sıkılmış bir kurşun ve vücudunda günlerce süren işkencenin izleriyle birlikte bulundu Zeki Erginbay’ın cansız bedeni. Katiller onu faaliyet yürüttüğü İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi çıkışında kaçırmış, 12 gün boyunca işkence ettikten sonra kalbine bir kurşun sıkarak katletmişlerdi.
Zeki Erginbay’ın katledilmesi, bir bakıma bir dönemin başlangıcının; 12 Eylül’e ilerleyişin işaretiydi. Ülkeyi 12 Eylül karanlığına sürükleyenlerin güçlenen toplumsal muhalefetten ve kitleselleşen sosyalist hareketten aldığı sembolik bir intikamdı. Zeki Erginbay o dönemde İMO’nun yayın organı olan Teknik Güç Dergisi’nin yazı işleri müdürü ve Kurtuluş Hareketi’nin örgütlenmesinde görev alan önemli kadrolarından biriydi. Yani o, her şeyden önce toplumsal muhalefetin içinde etkin bir devrimci mühendis, sosyalist hareketin içinde ise aktif bir militandı. Onun katledilişindeki sembolik anlam işte tam da burada yatmaktadır.
Bugün de AKP/Saray iktidarının ülkeyi sürüklediği nokta açık. Karşımızda 12 Eylül’ü mumla aratacak bir faşist diktatörlük tehlikesi var. Resmi kolluğa gece bekçileri gibi takviyeler yapılırken bir yandan da SADAT, Osmanlı Ocakları, Halk Özel Harekat gibi doğrudan Saray’a bağlı silahlı paramiliter güçler de olası bir durumda toplumsal muhalefeti ezmek için hazırda bekletiliyor.
Kuşkusuz böylesi bir dönemde Zeki Erginbay’ı anmak bambaşka bir anlam ifade ediyor. Tarihin tekerleğinin bir kez daha çamura saplanmasına izin vermemek gibi bir sorumluluk var bugün onu anarken önümüzde. Üstelik bu sefer, patinaj riski çok daha fazla. Belki 12 Eylül’ün gelişini önleyemedik ancak faşist diktatörlüğün gelişini önleyebiliriz.
“Ama Zeki'nin ölümünde nice doğumların özü oluşuyor. Bir gerçek bu. Bu gerçek, Zeki Erginbay'ın ölümünden daha evrensel bir gerçektir. Zeki yaşarken biliyordu bunu. Bilmese seçer miydi seçtiği yolu; ölür müydü öldüğü gibi.” demişti onu anarken İlhan Selçuk.
Evet, o seçtiği yolu ve o yolda başına gelecekleri biliyordu. Ama seçtiği yolun sonunun aydınlık olduğunu da biliyordu. Bugün bize düşen; onun yolundan devam etmek ve uğrunda hayatını verdiği mücadelesini zafere ulaştırmak için çabalamaktır. Onu yaşatmanın yegane koşulu budur.
Zeki’ler ölmez!”