Bianet’ten Kavel Alpaslan’ın haberine göre, Filistin’de ikinci yılını geride bırakan savaşın ardından İsrail’in saldırıları Gazze ile sınırlı kalmıyor. ABD ve Batılı müttefiklerinin desteğiyle uluslararası hukuku hiçe sayarak saldırılarını sürdüren Tel Aviv yönetimi, son haftalarda Lübnan’a yönelik operasyonlarını da yoğunlaştırmış durumda.
Geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasına rağmen İsrail ordusu, Lübnan’ın güneyine ve doğusuna düzenlediği saldırıları artırırken, Hizbullah ise ateşkes sürecini tek taraflı olarak sürdürmeye devam ediyor.
Ateşkes Kağıt Üzerindeydi
Ekim 2023’ten Kasım 2024’e kadar süren çatışmaların ardından ilan edilen ateşkes, pratikte yalnızca Hizbullah tarafından uygulanıyor. Örgüt hem sınır saldırılarını durdurdu hem de İsrail’in “ciddi can ve mal kayıplarına yol açan binlerce hava saldırısına” karşılık vermemeyi tercih etti.
Ancak İsrail, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ateşkesi 4 bin 500’den fazla kez ihlal etti. Güney ve Doğu Lübnan’a yönelik saldırılar, binlerce sivilin hayatını kaybettiği yeni bir yıkım yarattı.
Lübnan resmi ajansı NNA’nın aktardığına göre, İsrail ordusu geçtiğimiz günlerde Houla yakınlarındaki Aytarun beldesine sızarak dört binayı patlayıcı yerleştirip havaya uçurdu. Ayrıca İsrail’in işgal ettiği topraklarda duvar örmeye başlaması, bu işgalin uzun vadeli bir stratejiye dönüştüğünü gösteriyor.
‘Stratejik İşgal’ 2000’den Bu Yana Devam Ediyor
İsrail, 2000 yılında Lübnan’dan çekilirken de Şeba Çiftlikleri olarak bilinen bölgeden ayrılmayı reddetmişti. Bölge 13 çiftlikten oluşuyor; bunların 12’si hâlen İsrail işgali altında.
Son iki yıldır süren saldırılar ve mevcut işgal alanlarının genişletilmesi, Tel Aviv’in Lübnan üzerindeki baskısının yeni değil, süreklileşmiş bir strateji olduğunu gösteriyor.
Hizbullah: “Silahlarımızı Vermeyeceğiz”
ABD ve Fransa’nın garantörlüğünde yapılan ateşkes anlaşması Hizbullah’a göre hiçbir zaman işlemedi. İsrail’in sınır ötesi operasyonlarını sürdürmesi ve Lübnan hükümeti üzerindeki uluslararası silahsızlanma baskısı, Hizbullah tarafından “varoluşsal tehdit” olarak değerlendiriliyor.
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, örgütün geri adım atmayacağını şu sözlerle ifade etti:
“Gerçek bir varoluşsal tehdit ile karşı karşıyayız. Silahlarımızı vermeyeceğiz; bu silahlar toprağımızı ve halkımızı koruyor. İsrail ateşkesi hiçe sayarken silahsızlanmamız mümkün değil.”
Kasım, İsrail’in baskısına boyun eğmeyeceklerini ve “savaş meydanından kaçmayacaklarını” vurguladı.
İsrail Stratejisi Hangi Cephede Başarılı Oldu?
İsrail’in Gazze ve Lübnan’da yürüttüğü saldırılar, askeri güce dayalı tek yönlü stratejisinin etkisizliğini de gösteriyor.
- “Hamas’ı bitirme” hedefine ulaşılamadı.
İki yıl süren ağır saldırılara rağmen Hamas siyasi ve askeri olarak tamamen tasfiye edilmedi.
- Hizbullah hâlâ güçlü bir askeri aktör.
Lübnan’ın parçalı toplumsal yapısına rağmen Hizbullah’ın hem askeri hem toplumsal etkisi azalmış görünmüyor.
- İsrail’in uluslararası meşruiyeti ciddi biçimde zedelendi.
ABD ve Avrupa’nın sınırsız desteğine rağmen Tel Aviv’in dünya kamuoyundaki imajı ağır bir düşüş yaşadı.
- Lübnan cephesinde genişleyen işgal yeni riskler yaratıyor.
İsrail’in askeri güç kullanarak çözmeye çalıştığı her başlık yeni çatışma potansiyelleri doğuruyor.
Savaşın Tırmanması İsrail İçin Çözüm Değil
Lübnan’da artan saldırılar, savaşın bölgesel çapta yeniden tırmanabileceğine işaret ediyor. Ancak İsrail’in kaba güç stratejisi ne Filistin’de ne Lübnan’da hedeflerine ulaştırmış görünüyor.
Bu nedenle yeni bir savaş ihtimali yalnızca daha fazla şiddet üretmekle kalmayacak, aynı zamanda İsrail’in kendi yarattığı çıkmazları da derinleştirecek. İsrail’in “kas gücüne” dayalı politikasının, bölgede kalıcı bir çözüm üretmesi mümkün görünmüyor.
